Konular
Resûlullah Efendimiz
Üçüncü Yeni
Ahiret ve Ölüm
Alimler ve Evliyalar
Başarı
Batı ve Türkiye
Doğa ve Çevre
Dış Politika ve Dünya
Dinimiz ve Ehl-i Sünnet
Eğitim
Ekonomi
Gençlik
Güncel ve Aktüel
İlim, Bilim ve Teknoloji
İnsan ve Toplum
İstanbul
Kültür ve Sanat
Muhâfazakâr San’at
Savaş
Sevgi ve Hoşgörü
Siyaset
Tarih
Terör
Türk Dili ve Edebiyatı
Türk Cumhuriyetleri
Türkiye
Zaman & Vakit
SEFA KOYUNCU
ÜÇÜNCÜ YENİ
ŞİİRLER
Şiirleri
İğnelik
Rubâi
Nükteler
YAZILARI
Yazıları
Üçüncü Yeni
Yaşadıkça
Erdoğan'a Mektuplar
HİKAYELER & MİZAH
RÖPORTAJ & HABER
Röportajlar
Haberler
SEYDİŞEHİR
SEYDİŞEHİR
FOTOĞRAFLAR
OBJEKTİFİNDEN
KİTAPLARI
VİDEOLAR
VEFATININ ARDINDAN
Hikayeler
YORGAN GİTTİ FAKAT KAVGA BİTMEDİ
" Gırgır deyince iktidara bulaşmadan bu işin tadı çıkmaz. Demirel babamız, hergün önümüze dalga geçilecek tonla mazleme atıyor. Bana öyle geliyor ki, Demirel de hepimizle ince ince dalga geçiyor ya, haydi neyse…"
SOY ADLARINDAKİ CURCUNA
Soyadlarımız ve soyadlarımızdaki ilginçlikler. 1992 yılından günümüze değişen bir şey var mı? Karşılaştırmak için okuyabilirsiniz.
ÇARIKLA GELDİM
“Dinini, devletini, milletini, toprağını, bayrağını, askerini, polisini seveceksin. Herkese elinden geldiğince iyilik edeceksin. Anneni babanı hiç üzmeyeceksin. Herkesle iyi geçineceksin. Kimsenin malıyla, mülküyle, ırzıyla namusuyla, ekmeğiyle oynamayacaksın”...
DEVLET BABA ÇİFTLİĞİ
Özelleştirmeli mi, özelleştirmemeli mi? Devlet baba 1990’lı yıllarda neler yapmıyordu ki? Şimdi...
"ÜÇ ÜRET, BİR YE, İKİ SAT!”
Üretmeden tüketmek... Üretmek ama nasıl? 1992 yılından Türkiye ekonomisine, siyasetine ilginç bir bakış açısı.
LÜTFEN PARALAR BOZUK OLSUN
Pazar Muhabbeti’nde bu kez konu dövizden para kazanma düşkünlüğümüz. Hayatın içinden notlarla, 1992 yılından Türkiye...
"Çalıştığım yer ile evimin arasındaki otuz kilometrelik mesafeye servis otobüsü ile gidip geliyorum. Bir gün işten çıktığımda evime gitmek üzere servis otobüsünü beklerken ceplerimi yokladım hiç Türk parası kalmamıştı. İç cebimde ise marklarım vardı."
İKİ GENCE DAHA İŞ
"Meslek lisesini bitirmiş ve askerliğini yapmış iki babayığıt oğlum var. Hangi kapıya baş vurdumsa boş çıktı. İki oğluma da iş bulamadım. Ailem ve gerideki çocuklarım benim tek maaşıma bakar. Bu iki oğluma da iş bularak hem onları sevindirmenizi, hem de yüklerini enim omuzlarımdan almanızı istirham ediyor, tavassutunuzu bekliyorum. Saygılarımla". İşsizlik üzerine bir hikaye.
MAKSAT AĞIZ SULANDIRMAK
" - Bu senin hikâye neye benzedi biliyor musun? Anlatayım da dinle: Sık sık alacağını istemeye gelen adamı, her defasında çeşitli mazeretlerle savuşturan biri, nihayet bir gün alacaklısına şöyle der:
- Borcumu ödeyeceğim."
NE SÖYLEYECEĞİNİ HERKESİN BİLDİĞİ HATİP!
Sefa Koyuncu’nun ’Türkiye’ gazetesindeki 25 Ekim 1992 Tarihli Yorum Yazısı
GİTMESEN OLMAZ MI?
"Küçük Leyla, henüz uykudan uyanmış olmanın mahmurluğunu atamamıştı. Minnacık elleriyle gözlerini ovalarken annesine sordu:
- Anneciğim, gitmesen olmaz mı?
Büyük bir telaş içerisinde, beş yaşındaki kızının kavalısını yediren Nevin hanım, küçük Leyla’yı bağrına batı. Öptü, okşadı:
- Akşama döneceğim yavrum. "
BREMEN MIZIKACILARI DURUŞMADA
Gazetelerin, bir atçılık ve binicilik kulübünün ahırlarında düzenlenen defileyi yazdıkları günlerdeydi. Emekli Ağır Ceza Reisi Müfit Bey, Katip Hüsnü’nün arzualci dükkanında, o gece gördüğü bir rüyadan söz etti:
- Tesirinde kaldığım davaların rüyama girdiği çok olur. Ancak böylesine taaccüp ettiğimi hiç hatırlamıyorum.
PAZAR MUHABBETİ I 2000 YILININ MUHTARI (TÜRKİYE PAZAR) - 2003
Sahi siz mahallenizin muhtarını tanıyor musunuz?
Kimdir?
Nedir?
Nerededir?
Ne iş yapar?
PAZAR MUHABBETİ - HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL (TÜRKİYE PAZAR) 2003
İşyerinizdeki mesainizi tamamladınız. Evin yolunu tutmak üzere otomobilinizin yanına geldiniz. Anahtar elinizde tam otomobilin kapısını açacaksınız ki, o da ne?
Kapı kolunda bir bayan çantası asılı. Ne yapar sınız?
İNSANIN ATASI MEĞER NE İMİŞ?
"Derslerden bahsederken üçüncü yeğenim ilkokul öğrencisi Kâzım soluk soluğa içeri girdi. Bana aceleyle “hoşgeldin” dedikten sonra “Televizyon bugün saat beşte açılır” diyerek televizyonun düğmesine bastı. Çocuklar için hazırlanan “Bizim Ekran” gösteriliyordu. Dikkat kesilip hep birlikte seyre başladık. Otobüsün hareketine iki saate yakın zamanım vardı ve kısa bir ziyaret için uğradığım bu akrabalarıma veda edecektim."
HİKAYE I KÜÇÜK BEY - SOYGUN
Eşyalar birbirine karışmış, annem aceleyle mücevher kutusuna bakmış, boş olduğunu görünce başlamış ah, vah etmeye.
Önce benden şüphelenmişler. Okuldan beni çağırdılar. Gittiğimde evde polisler vardı. Eve varınca, olayı öğrendim. Annemi biraz teselli ettikten sonra, doğruca babamın yanına gittim. Polis komiseri babama:
HİKAYE I KÜÇÜK BEY - SON OTOBÜS
Küçük bey’in merdivenleri öylesine telaşlı bir çıkışı var dı ki, sormayın. Evin kapısını açan ablasına soluk soluğa:
- Babam evde mi?
- Evde, evde. Hayrola Arif, ne bu telaş?
- Amcam… Amcamı akama kadar dükkanda bekledim, gelmedi de!
- Sâkin ol, az önce babama telefon etti, biraz sonra gelecekmiş.
- Oh! Şükürler olsun. Ben de, başına bir iş mi geldi yoksa diye korkmuştum.
HİKAYE I KÜÇÜK BEY - PİKNİKTE
- İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden yapılan bir açıklamada, kayın ağacının çevresini ultraviyole ve radyasyondan koruduğu belirtildi. Bilim adamlarının tespitlerine göre, bir kayın ağacı saatte yaklaşık olarak 2,35 kilogram karbondioksit harcamakta, böylece atmosferin tabiî gaz dengesinin korunması için önemli bir rol oynamaktadır.
HİKAYE I KÜÇÜK BEY - ZEYNEP ÖĞRETMEN
"Evde sazlı cümbüşlü âlem yaparlar. Hepsi ne ise de bir de o serserilerin yanında şöyle bağırır:
- Haydi topal karı, meze getir!
- Bu akşam da küçük bey gittikten sonra Cüneyd’le birlikte saatlerce Nâdir’in yolunu gözledik. Geç saatlere kadar gelmeyince divânın üzerinde uyuyup kalmışız. Gece vakti bir gürültüyle uyandım."
HİKAYE I KÜÇÜK BEY - NAZİFE TEYZE
Halime ninenin bu sözleri Nazife’yi iyice çileden çıkarmıştı anlaşılan. Ağzından köpükler
saçarak haykırdı:
- Sus be cadı! Beterin beteri deyip durma! Defol evimdem!
- …………………… ?
“ALTIN BEYİNLİ ADAM”
Eskiyi özleriz genelde. Ama ya özlemediklerimiz? Ülkede nelerin değiştiğine bakmak için, bugün kolayca nelere ulaşabildiğimizi anlamak gerek belki de... Bir de değişim için önce halkın hazır olması gerektiğini de unutmamak gerek sanki.
KAR YAĞARKEN
"Hele dağlar ovalar uzayan yollar bembeyaza bürünüpte lâpa lâpa kar yağmaya devam etti mi, olanca beyazlığına rağmen “kara kış” gelip çatmış demektir. Nasıl geçiyor bu günler, insanlar kara kışı nasıl geçiriyorlar? Ne düşünüyorlar kim bilir!"
YAP İYİLİĞİ
"Hıristiyanlığı nefislerinin keyfine göre evirip çevirip onda zerre kadar kudsiyet bırakmayan garblılar da birbirlerine iyilik yaparlar mı? Yaparlar, fakat mutlaka menfaat karşılığı. İşte şu söz onların el üstünde tuttuğu prensibi açıklar:
“İnsanlara iyi davran, ihtiyaçlarını gör, zira birgün ona işin düşebilir.”
İŞGÜZAR İŞ BAŞINDA - FEZÂDA MAHSUR KALAN ASTRONOTU YERYÜZÜNE İNDİRMENİN EN KESTİ...
Dimyat’a pirince (Fezâya fethe) giderken, eldeki bulgurdan (SSCB’den) olan Rus Kozmonotu Sergey Krikolev, fezadaki kâbus dolu günlerini ikmal edip, olmayan vatanına (Dağılan SSCB’ne) avdet etmeden önce, Gönüllü Riyakarlar ve İşgüzarlar Projesi (GRİP) merkezinde hareketli tartışmalara konu oldu:
İŞGÜZAR İŞ BAŞINDA - BREMEN ÇALGICILARININ “GRİP” ALEYHİNE AÇTIĞI TAZMİNAT DÂVÂS...
Gönüllü Riyâkârlar ve İşgüzârlar Projesi (GRİP) merkezinde târihin en garip dâvâlarından biri görüşülüyordu.
Başişgüzâr, yardımcısı Kalınkafa İcrâcı ve Dalgacı Kâtip yerlerini aldıktan sonra, Bremen çalgıcıları nâmıyla meşhur, bir uyuz eşek, bir sokak köpeği, sefil bir kedi ve bir kart horozdan müteşekkil dört kişilik heyete, şikâyetlerini dile getirmeleri için söz hakkı verildi.
1
2