PAZAR MUHABBETİ - HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL (TÜRKİYE PAZAR) 2003

PAZAR MUHABBETİ - HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL
 
İşyerinizdeki mesainizi tamamladınız. Evin yolunu tutmak üzere otomobilinizin yanına geldiniz. Anahtar elinizde tam otomobilin kapısını açacaksınız ki, o da ne? Kapı kolunda bir bayan çantası asılı. Ne yapar sınız?
Herhalde ürperirsiniz, bir anlık da olsa bir şaşkınlık geçirirsiniz.
O’nda da bütün bu haller aynıyle vaki oldu. Gayri ihtiyari bir refleksle otomobilin birkaç metre ötesine sıçradı. “Acaba sahibi bu yakınlarda mı?” gibilerinden çevresine bakındı.. Aceleyle yoldan geçen üç-beş kişi dışında kimsecikler yoktu.
“Acaba çantanın içinde bomba mı var? Birileri bir hırsızlık yaptı da suçu bana mı atmak istiyor. Çantayı alıp şuracığa atıversem, pusuda bekleyen birileri ortaya çıkıp, yakamdan yapışımıverecek…?”
Bu ve benzeri aklına gelen binbir türlü suale, beyin fırtınası hızıyla zihninde cevap bulmaya çalışırken, acele eve gitmesi gerektiğini hatırladı. Eşini doktora götürecekti. “Kimbilir meraktan çatlamışlardır. Hay Allah! Nereden çıktı şu çanta.”
Polise gitse birtakım kanuni formalitelerle çok zaman kaybedeceğini düşündü. Onra “Benim gibi sıradan bir adamın otomobiline ne diye bomba koysunlar ki” diye söylenerek çantaya elini uzattı. Çantanın askısıyla kapıkoluna yapılan düğümü çözdü. Çandayı eline aldı.. Tam fırlatacak ki, “Çanta da yepyeni, güzel kaliteli birşeymiş, yazık olacak” diyerek atmaktan vazgeçti. Otomobilin kapısını açıp direksiyona geçerken, çantayı da arka koltuğa bıraktı.
Evinin önüne vardığında hava iyice kararmıştı. Yol boyunca düşünmüş kararını vermişti. Çantayı sabah işyerine götürüp açacak, sahibi ile ilgili bir adres veya telefon varsa durumu bildirecekti.
Otomobili park ettikten sonra çantayı eşinin görmemesi için, koltukdan alıp arka bagaja yerleştirdi. Olanları anlattığında eşinin anlayışla karşılayacağını biliyordu bilmesine de “Ne diye durup dururken suizana sebep olayım, onun da huzurunu kaçırayım. Nasılsa yarın bu işi bir şekilde hallederim” diye düşündü.
Trafik yoğunluğunu gecikme sebebi göstererek eşini ikna ettikten sonra doktora gidip geldiler. Bu sırada çanta arka bagajda duruyordu.
Sabah işyerine geldiğinde çantayı bagajdan çıkardı ve doğruca çalıştığı büroya gitti. Arkadaşlarının meraklı bakışları arasında ççantayı tepeüstü dikerek, masanın üzerine boca etmesiyle birlikte, envaiçeşit ruj, parfüm, tarak, ayna, çiklet, toka, aşı kartı, sigorta kartı, mendil gibi nesneler masanın üzerine yayıldı.
Çantanın hikayesini ve dün akşamdanberi çektiği sıkıntıları arkadaşlarına kısaca anlatırken bir taraftan da masanın üzerindekileri karıştırıyor, bir adres bir telefon bulmaya çalışıyordu…
- Evet! Dedi “sevinçle”: “İşte adres ve telefon! “Hemen telefon edelim. Gelip şu çantayı alsınlar da biz de bu dertten kurtulalım.”
Bir arkadaşı hemen atıldı: Olmaz! Acele etme de ir düşünelim. Ya içinde altınım, incim, pırlantam vardı derlerse. Polise şikayet ederlerse. Olamaz mı yani? 
“Doğru” dedi, diğer arkadaşı: En iyisi biz çantayı biryere bırakalım, sonra sahibine telefon edelim. Gidip oradan alsın.
Birdiğeri: Tamam öyle yapalım da, doğrusu ben merak ediyorum, telefon açıp da şu çantanın hikayesini bir de kaybedenden dinlesek.
Odada bulunanların bulunanların dördü birden:
- Evet, evet çok iyi olur!
- Alo, hanımefendi içinde size ait sigorta, aşı kartları bulunan bir çanta bulduk, size nasıl ulaştırabiliriz acaba?
- İçinde altın bileziklerim, alyanslarım, mark ve dolarlarım da vardı… Ama endişe etmeyin. Bir kapkaççı götürmüştü polis anında yakaladı. Çanta hiç önemli değil.
 
SEFA KOYUNCU I İSTANBUL - 2003