GİTMESEN OLMAZ MI?

HAYATIN İÇİNDEN I GİTMESEN OLMAZ MI?
   Küçük Leyla, henüz uykudan uyanmış olmanın mahmurluğunu atamamıştı.  Minnacık elleriyle gözlerini ovalarken annesine sordu:
   - Anneciğim, gitmesen olmaz mı?
   Büyük bir telaş içerisinde, beş yaşındaki kızının kavalısını yediren Nevin hanım, küçük Leyla'yı bağrına batı. Öptü, okşadı:
   - Akşama döneceğim yavrum. Sen teyzende kalırsın. Ablan kahvaltısını yaptıktan sonra, seni teyzene bırakıp okuluna gidecek. Okul paydos edince de seni teyzenden alıp eviize getirecek.
   Nevin hanım, küçük Leyla'ya bunları anlatırken, büyük kızı Ayşe'nin uyanmadığını fark etmiş olacak ki, seslendi:
   - Ayşe, haydi kalk artık, okula geç kalacaksın! Kardeşini teyzene bırakmayı sakın unutma.
   Evdeki sessizlik sinirine dokunmaya başlamıştı. Sanki kimse gitmesini istemiyor gibiydi. Saatine baktı. Hemen çıkmalıydı. Yatak odasında uyumakta olan beyi Musa'ya baktı. Dünya umurunda değildi. nevin'in işe gitmesini istemediği için yardımcı da olmuyor, es etmesini bekliyordu. Nevin ise bütün bu sıkıntılara katlanarak işe gitmekte inat ediyordu. Çantasını eline aldı. Ayşe ile Leyla'ya seslendi:
   - Ben çıkıyorum, hoşçakalın.
   Nevin hanımın yaklaşık onsekiz saatlik maratonu başlamıştı.
   Otobüs durağına kadar yürüdü. Bekledi. Otobüse bindi. İşçi olarak çalıştığı fabrikanın önünde indi. İşyerine kadar yürüdü. Saat kartına bastı. Asansöre binip çalıştığı kata çıktı. Odasına girdi, fakat aklı hep çocuklarındaydı. Acaba Ayşe kalkıp kahvaltısını yapmış mıydı? Okula giderken Leyla'yı teyzesine bırakmış mıydı? Eve bir telefon etse miydi? Telefon sesine beyi Musa uyanır da "Çocuklarını çok merak ediyorsan şu işe gitme sevdasından vazgeç. Beni kazandığım para yetmiyor mu?" diye yine söylenmeye başlar mıydı?
   Nevin hanım bu soru işaretlerini kafasından ataya çalışırken, odacı şefin gazetesini getirmişti. Gazeteyi eline alıp karıştırırken dikkatini çeken bir yazıyı okumaya daldı
   BİTMEYEN MARATON
   Milletlerarası Çalışma Teşkilatı (ILO) yayınladığı bir raporda, dünyanın her yerinde kadınların erkeklerden daha fazla çalıştığını, buna karşılık daha az ücret aldığını açıkladı.

 
   Kadınların çamaşır, bulaşık, temizlik, evi toplamak, çocukları giydirmek, eğitimlerine yardımcı olmak gibi bir dizi ev meşguliyetlerinin ardından  koşturdukları iş yerlerinde, erkeklerle aynı işi yaptıkları halde, daha düşük ücretle çalıştırılmalarını büyük bir adaletsizlik
   olarak nitelenen ILO raporunda şu görüşlere yer verildi:
   "En gelişmiş sanayi ülkelerinden biri olan ABD'de bile kocaların işten eve gelir gelmez televizyon karşısına kuruldukları, bu arada iş dönüşü üstünü değiştirmeye bile fırsat bulamadan mutfak telaşına düşen kadının kan ter içerisinde sofra hazırlaması "bitmeyen öfke dolu bir senfoni" olarak devam etmektedir.

 
   Ev işlerinde eşlerine yardımcı olmaları kanunla emredilen Küba'da erkeklerin yine bildiğini okumaya devam ettiği ifade edilen ILO raporunda, Küba'lı kadınlardan yüzde seksen ikisinin evi çekip çevirdiği belirtiliyor. Rapora göre Japon erkekleri ev işlerine günde sadece on beş dakika ayırırken, çalışma saatleri azaltılan Kuzey Avrupalı erkekler, boş zamanlarında eşlerine yardım etmek yerine spor veya başka işlerle uğraşmayı tercih ediyor.
 
   BUGÜN PAZAR
   Gazeteyi okumaya dalmış olan Nevin hanım kendisine çay getiren odacıyı görünce kahvaltı yapmadığını hatırladı.. Küçük Leyla'nın kahvaltısını yedirmiş, Ayşenin kkini de hazırlamıştı. Musa bey ise sabah saat dokuzda kalkar, kahvaltısını lokantada yaptıktan sonra oto tamirhanesine giderdi. Evdekilerin kahvaltısını hazırlama telaşı içerisinde kendininkini unutmuştu. Dolabından bisküi alarak çayla yedikten sonra tezgahının başına geçti. Ancak Leyla'nın sesi h^lâ kulaklarındaydı.
   - Anneciğim, gitmesen olmaz mı?
   Olurdu aslında. Buradan kazanacağı üç-beş liraya da ihtiyaçları yoktu. Beyi, Musa da istemiyordu çalışmasını. Hatta bu yüzden sessiz bir inadı sürdürüyor, ev işlerinde, çocukların bakımında kendisine hiç yardımcı olmuuyordu.
   "Ne halin varsa gör!" dercesine umursammaz bir tavır takınmış, ev, iş çe çocuk üçgeni arasında kendisini adeta yalnız bırakmıştı.
   "Haklı olan kimdi acaba?"
   Nevin bu sualin cevabını bulmaya çalıştı kafasında. İkide bir "Hanım bırak şu inadı, çocuklarımızla, evimizle daha fazla ilgilen, benim emektar oto tamirhanesindeki kazancım lükse kaçmadığımız sürece bize yeter de artar bile" diyen beyi mi yoksa kendisi mi haklıydı? Buna bir türlü karar veremiyordu. Ancak ortada olan bir gerçek varsa, eşi, ocukları ve evi ile yeteri kadar ilgilenemediğiydi.

   Nevin hanım büyük bir sıkıntı içerisinde paydos vaktinin gelmesini bekledi. Eve dönüşünde kızları Leyla ve Ayşe'ye, yıllardır ayrı kalmış gibi sarıldı. Sevinçten mi, üzüntüde mi olduğunu anlayamadığı duygularla gözleri yaşardı.
   O sabah küçük Leyla erkenden uyanmış, usulca annesinin yanına sokulmuştu. Gözlerini açan
Nevin hanımın dünyası küçük Leyla'nın sesiyle bir kere daha altüst oldu.
   - Anneciğim, bugün gitmesen olmaz mı?
   Nevin hanım, küçük Leyla'yı bağrına bastı. Gözyaşlarını tutamıyordu. Gözlerinin içine bakan Leyla'ya ağlamaklı bir sesle cevap verdi:
   - Olur yavrum olur. Bugün Pazar unuttun mu? Bugün işe gitmem, belki de artık hiç gitmem. O zaman hep birlikte oluruz.
 
  SEFA KOYUNCU I SEYDİŞEHİR HABER GAZETESİ - 1 ŞUBAT 1994

 

 

Dosyalar