DÜŞÜNÜNCE I KAR YAĞARKEN
Çatı uçlarında birer boynuzu andıran sarkık buzlar, zaman zaman şiddet kaybeden karla karışık fırtına, buz tutan yollar, buğulanan camlar. İşte bâriz hususiyetleriyle kış günleri…
Hele dağlar ovalar uzayan yollar bembeyaza bürünüpte lâpa lâpa kar yağmaya devam etti mi, olanca beyazlığına rağmen “kara kış” gelip çatmış demektir. Nasıl geçiyor bu günler, insanlar kara kışı nasıl geçiriyorlar? Ne düşünüyorlar kim bilir!
Kimi boydan boya lüks kalorifer radyatörlerinin yumuşaklığında ılıman bir hayat sürerken, kimi de dişlerinin şakırdamasını frenlemeye çalışır. Kömür alamamıştır, odunu yoktur, hele bir de taze yavrucuk varsa sıkıntı daha da büyüktür.
Eletkrikci tanıdığın dükkanına gelen ihtiyar kadını dinledikten sonra, aheste aheste yağan kar altında eve dönerken kapıldım bu düşüncelere.
İhtiyar kadın elindeki pilli cep elektriğini tamir etmesini rica etti arkadaştan; Kimsesiz olduğunu, odun alamadığını, oğullarının kendine bakmadığını anlattı. Arkadaş tamiri bitirdikten sonra, bir de 500 lira verip “bununla ihtiyaçlarını al” dedi. İhtiyar kadın dualar ederek dükkandan çıktı.
Fakat niye? Diye düşünmeden de edemiyor insan. Himayeye muhtaç insanlara devletimiz el uzatmaktadır. Bu istirmara kapalı olduğu müddetçe gerçekten güzel bir şeydir. Yüce dinimiz de kimsesi olmayan, çalışamayacak halde olanları devletin himaye etmesini istemektedir. Fakat bu ihtiyar anne belki de kanûnî teâmülleri yerine getiremediği için sosyal yardım alamamaktadır.
SEFA KOYUNCU I 1994 – SEYDİŞEHİR