BREJNEV DOKTRİNİ VE DİLİMİZ!
"Komünist kültür savaşı, musallat olduğu milletin millî kültürüne, tarihine, klasik değerlerine, musikisine, şiirine, büyük adamlarına, dinine, örf, âdet ve geleneklerine, sinsi bir savaş açmıştır. Dile saldırarak nesilleri birbirini anlamaz, dışarıdaki vatandaşlarla ayrı kelimeler kullanan, klasik eserleri okuyamaz, belirli sayıda uydurma kelimelerle geniş düşünce sahasına açılamaz hâle getirmek istemiştir."
"Dönemin Rusya Devlet Başkanı Leonid Brejnev’in ortaya koyduğu doktrinle komünizm,milletlerarası yayılmasını ve cihan hâkimiyetini kültür savaşına dönüştürmüştür. Küba hâdisesinde (1962) Rusya’nın, Kennedy karşısında adımını geri almasından beri, komünist yayılmanın zorla ve silah gücüyle mümkün olamayacağı, çok büyük tehlikeler getireceği anlaşılmıştır. Bu iş kültür savaşı yoluyla yapılmaya başlanmıştır."
MEMUR TEKNOLOJİ ÜRETİR Mİ?
"Tenknoloji üretme işi devlete, devlet memurlarına ve hazırcı özel sektörün keyfine bırakılmamalı; dinini, vatanını, milletini ve bayrağını seven her fert, kendi işinde ve ihtisas alanında, her an bir adım daha ileriye gitmenin yolunu bulmak için kafa yormalıdır. Bu bir azim, irade ve heyecan işidir. Zeki, başarılı ve araştırıcı insanlar, kendi çaplarında mücadelelerini vererek, pes etmeden bütün imkânları zorlamalı, buluşlarını hayata geçirmek için seslerini duyurmalıdır. Medya olarak biz de kendilerinin emrindeyiz."
BORU SESİ KANUNU
..."Türkiye, "mö-mö-mö", "me-me-me", "ü-ürü-ü" gibi yeknesak seslerin yankılandığı Ali Baba’nın çiftliği değildir!"...
"...Olanca gayretleri, atalarımızın bin yılda meydana getirdiği, dünyanın en seçkin medeniyet, kültür, tarih, san’at ve edebiyatının yapı taşları olan Osmanlıca kelimeleri saf dışı bırakmak, ya da deforme edip, tanınmaz hale getirmektir. Bütün bu evirip çevirmelerin hedef noktası da, bin küsur yıldır Müslümân olan ecdâdımızın inançları gereği bu dinin mensuplarının lisânından, Arapça ve Farsça’dan aldıkları İslâmî kelime ve kavramları dilden söküp atmak; din ve tarihle bağımızı koparmaktır."
Ölçülü Şiirler
"...Yunus Emre’ye göre, insanlar, din, mezhep, ırk, millet, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak etmektedir.
Mademki, insanoğlu, ruh yönüyle Allah’tan gelmektedir; öyleyse, insanlar, hiçbir şekilde birbirinden bu anlamda ayrılamazlar."
"Yaşadığı çağın gerçekleri göz önüne alındığında Yunus’un bir başka önemli tarafı ortaya çıkar. Yunus Emre, hükümetsizlik içinde çalkalanan ve Moğol istilasıyla mahvolan Anadolu topraklarında ortaya çıkan yıkıcı cereyanların hiçbirine kapılmadığı gibi, bu akımların
Türklerin bütünlüğüne zarar vermesi tehlikesi karşısında da engelleyici bir rol almıştır."