DİL VE ÜSLUPTAKİ SERTLEŞME PSİKOLOJİMİZİ BOZUYOR
Dilimiz sertleşiyor! Osmanlı İstanbul’unun o âhenk âbidesi, o nâzik üslubunu yok ettik! Konuşurken birbirimize karşı kullandığımız kelimeler, göstericilerin polis panzerine fırlattığı taşlardan, Molotof kokteyllerinden farksız. Etki, tepki doğuruyor ve geriliyoruz, psikolojimiz bozuluyor. Bu felâketin sorumlusu ise Fıstıkçışahap’tır.
Son yıllarda ülkemizde, daha önce çok nâdir meydana gelen bazı üzücü olaylara sıklıkla şâhit olmaya başladık.Hasta yakınımız doktora saldırıyor, öğrencimiz öğretmenini dövüyor, yoğun trafikteki küçücük bir münakaşa bile büyük bir kavgaya dönüşüyor.Sudan sebeplerle arbedeler, darplar, cinayetler, aile dramları ortaya çıkıyor.Kadına şiddet ise akıl almaz boyutlarda.
Yaşlı-genç, sanki her birimiz patlamaya hazır birer bombayız, her an infilak etmek üzere bir parçacık kıvılcım bekliyoruz. Muhatabımıza karşı âdeta “kükremiş arslan gibi, bendimizi çiğneyip aşmaya” hazırız.
Sahi bize ne oluyor? Âkif’in, İstiklâl Marşı’mızdaki deyişiyle, “Ne bu şiddet, bu celâl?”
İletişim-bilişim uzmanları, sosyologlar, psikologlar, toplumsal bir felâket hâline gelen bu öfke patlamasının sebeplerini kendi enstrümanlarıyla araştırıyor ve bir çözüm yolu bulmaya çalışıyor. Bir dil ve kültür araştırmacısı olarak biz de problemi kendi branşımız açısından ele alacağız. Bu çerçevede hemen belirtelim ki, bizce bu hiddet ve şiddetin kaynağında kültürel yozlaşma ve buna bağlı olarak, dil ve üsluptaki sertleşme vardır.Bu felâketin baş sorumlusu da Fıstıkçışahap’tır.
Şu Fıstıkçışahap’ın ettiğine bak!
Dikkatlerinize sunacağım bu teşhisi muhtemelen ilk defa duyacaksınız: Dilimiz sertleşiyor! Osmanlı İstanbul’unun o âhenk âbidesi, o nâzik üslubunu yok ettik! Konuşurken birbirimize karşı kullandığımız kelimeler, göstericilerin polis panzerine fırlattığı taşlardan, Molotof kokteyllerinden farksız. Etki, tepki doğuruyor ve geriliyoruz, psikolojimiz bozuluyor.
Nasıl yani mi?
İşte aynen şöyle:
Deniliyor ki, “Türkçede sert ünsüzler (sessiz harfler) ç, f, h, k, p, s, ş ve t’dir. Bu harf grubunu öğrencilerin ezberlemesini kolaylaştırmak için “F ı s t ı k ç ı ş a h a p” ifadesi üretilmiştir. Bu kelime grubundaki ünsüz harflerin tamamı serttir. Fıstıkçışahap kuralına göre (ünsüz benzeşmesi), herhangi bir kelimeye eklenen ve ünsüz harfle başlayan yapım ve çekim ekleri, kendisinden önceki son harf sert ünsüz ise sert ünsüz harfle başlamak zorundadır.”
Haydaa!
Dilimizi sertleştiren bu “zorundadır” kuralı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden Türkçede yoktu. Sonradan çıktı. Bir misâl vermek gerekirse; Farsça aslı “curab”, eski İstanbul Türkçesinde ise “çorab” olan kelime “çorap” yapılarak sertleştirilmiştir. Bu işle uğraşan kişilere “çorabcı” denirdi. Kelimenin sonundaki “b”ünsüzü “p”ye dönüştürüldükten sonra, “cı” yapım eki de, “çı” şeklinde değiştirildiği için, kelime sinir bozucu hâle gelmiştir. Bu işle iştigal eden kişiye sorulduğunda, “Çorapçı!” diyerek mesleğini söylerken âdeta muhatabının yüzüne (tükürük saçarak) kükremektedir. Söylemeyi deneyin, kelimenin ne kadar çirkinleştirildiğini göreceksiniz.
Bu örnek, sonu sert ünsüzle biten bütün kelimeler için geçerlidir.
Zira, Karl Marx ve Troçki’nin “sürekli devrim” teorisi mucibince, dilimize birilerince yerleştirilen Fıstıkçışahap kuralıyla,sertleştirme otomatiğe bağlanmıştır.Bu fonetik tahrip çarkı 7/24 sinsice işlemekte, gençlik, tarih ve kültürümüzden hızla uzaklaşmaktadır.
“Melih Cevdet Anday bile dildeki bu baş döndürücü değişimden rahatsız olmuş ki, ‘dil bilimi muhafazakâr olmalı’ demiştir.” (N. Muallimoğlu)
Netice olarak, başta da ifade ettiğim gibi…Bizce bu hiddet ve şiddetin kaynağında kültürel yozlaşma ve buna bağlı olarak, dil ve üsluptaki sertleşme vardır.
Bu toplumsal felâketin önüne geçilemezse,-üzülerek belirtelim ki- şiddetin, dozunu artırarak devam etmesi kaçınılmazdır.
SEFA KOYUNCU I HABERREVİZYON DERGİSİ