Ölçülü Şiirler

ÖLÇÜLÜ ŞİİRLER 
 
-Sizin de zaman zaman, nerede o eski şiirler dediğiniz oluyor mu? 
-Çoktandır, Yunus Emre'nin, 
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz 
 
veya Karacaoğlan'ın, 
İndim seyran ettim Firengistan'ı 
İlleri var, bizim ile benzemez 
Levin tutmuş goncaları açılmış 
Gülleri var, bizim güle benzemez 
 
Göllerinde kuğuları yüzüşür 
Meşesinde sığınları böğrüşür 
Güzelleri türkü söyler, çığrışır 
Dilleri var, bizim dile benzemez 
 
Seyr edüben gelir Karadeniz'i 
Kanları yok, sarı sarı benizli 
Öğün etmiş, kara domuz etini 
Dinleri var, bizim dine benzemez 
 
Akılları yoktur, küfre uyarlar 
İmanları yoktur, cana kıyarlar 
Başlarına siyah şapka geyerler 
Beyleri var, bizim beye benzemez 
 
Karac'oğlan eydür, dosta darılmaz 
Hasta oldum, hatırcığım sorulmaz 
Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz 
İlleri var, bizim ile benzemez 
 
tadında yeni şiir okuyabildiniz mi? 
-Peki, okumak ister misiniz? 
 
Yunus Emre BM'nin merkezinde 
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim, Kültür Teşkilâtı (UNESCO) 1971-1972 yılını bütün dünyada Yunus Emre Yılı olarak kabul etti. 
Dahası, Yunus Emre'nin "sevelim, sevilelim" çağrısı, altın yaldızlı bir levhaya yazılarak, Birleşmiş Milletler binasının duvarına asıldı. 
Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın TBMM'de (22. Dönem 4. Yasama Yılı, 98. Birleşim 04/Mayıs /2006 tutanakları) Yunus Emre'yi Anma Haftası dolayısıyla yaptığı konuşmaya kulak verelim:  
"Türk halk şairlerinin tartışılmaz öncüsü olan ve Türkün İslama bakışını, Türk dilini tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır.  Yaklaşık yediyüz yıldır Türk Milleti tarafından dilden dile aktarılmış, türkü ve ilahilere söz olmuş, yer yer atasözü misali dilden dile dolaşmış mısralarıyla Türk kültürü ve medeniyetinin oluşumuna katkı sağlamış bir gönül adamıdır. 
Bazı kaynaklarda Anadolu'ya gelen Türk boylarından birine bağlı… 
1238 dolaylarında doğduğu, 1320 yıllarında Eskişehir'de öldüğü yolunda rivayetler mevcuttur. Batı Anadolu'nun birkaç yöresinde "Yunus Emre" adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden "makam" adı verilen yerler vardır. 
"Bir garip öldü diyeler/ Üç günden sonra duyalar/ Soğuk su ile yuyalar/Şöyle garip bencileyin" diyen Yunus, belki de doğduğu ve yaşadığı topraklardan çok uzaklarda bu dünyadan göçüp gittiğini anlatmak istemektedir. Bazı belgeler, asıl mezarının Sarıköy'de olduğuna işaret etmektedir. Nitekim, 1970'li yılların başında, Sarıköy'deki mezarın Yunus'a ait olduğuna kesin gözüyle bakılarak, bu köye Yunus Emre adı verildi ve oradaki bir bahçe içine anıt dikildi.  Halktan biri olan Yunus Emre, halkın değer, duygu ve düşüncelerini dile getirişi itibariyle, tarihimizin en halkla barışık aydınlarından biri olma özelliğine sahiptir. 
Mısralarında didaktik ahlak telkinlerinde bulunan Yunus Emre, gönül kırmamak konusuna ayrı bir önem verir ve üstün bir değer olarak şiirlerinde bu konuyu özenle işler.  Bu arada, Yunus Emre'yi öne çıkaran bir başka önemli özelliği de, şiirlerinde işlediği konuları ve telkinleri bizzat kendi hayatında uygulamasıdır. 
"Din tamam olunca doğar muhabbet" diyen Yunus, İslamın sabır, kanaat, hoşgörürlük, cömertlik, iyilik gibi fazilet değerlerini benimsemeyi telkin eder.  Yunus'un sanat anlayışı, dinî ve millî değerleri bağdaştırdığı mısralarında kendini gösterir. Gerçekten de, 11, 12 ve 13 üncü Asırlarda, Türkistan ve Anadolu Türkleri arasında çok yayılan tasavvufun Türk şairleri arasında iki büyük sözcüsü vardır; 
Türkistan'da Ahmet Yesevî, Anadolu'da Yunus Emre.  Yunus Emre'nin anlayışında dervişlik, olgunluktur, aşktır, nefsini yenmek, iradeyi eritmektir; kavgaya, nifaka, gösterişe, riyaya, düşmanlığa, şekilciliğe karşı çıkmaktır. 
Aynı zamanda, bütün insanlığa hitap eden büyük şairlerdendir; bu anlamda, Mevlana'nın bir benzeridir.  Yunus'un, insan sevgisini ilahî sevgiyle nasıl bağdaştırdığını gösteren en çarpıcı mısralarından biri "yaratılanı hoş gör, Yaradan'dan Ötürü"dür. Yunus Emre'ye göre, insanlar, din, mezhep, ırk, millet, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin  sevilmeyi hak etmektedir.
Mademki, insanoğlu, ruh yönüyle Allah'tan gelmektedir; öyleyse, insanlar, hiçbir şekilde birbirinden bu anlamda ayrılamazlar.  Nitekim, 1991 yılı UNESCO tarafından sevgi yılı ilan edilerek, Birleşmiş Milletler binasına Yunus'un söylemi olan "sevelim, sevilelim" tabelası asılmıştır. 
Yaşadığı çağın gerçekleri göz önüne alındığında Yunus'un bir başka önemli tarafı ortaya çıkar. Yunus Emre, hükümetsizlik içinde çalkalanan ve Moğol istilasıyla mahvolan Anadolu topraklarında ortaya çıkan yıkıcı cereyanların hiçbirine kapılmadığı gibi, bu akımların
Türklerin bütünlüğüne zarar vermesi tehlikesi karşısında da engelleyici bir rol almıştır. Bu bakımdan, Yunus Emre, hem Türk şiirinin kurucusu hem de millî birliğin önemli tutkallarındandır. Yunus Emre, kelimenin tam anlamıyla, millî bir sanatçıdır, tıpkı Nasreddin Hoca, Köroğlu, Dadaloğlu ve Karacaoğlan gibi". 
Şimdi üç soruyu tekrar ediyorum: 
- Sizin de zaman zaman, nerede o eski şiirler dediğiniz oluyor mu? 
Çoktandır, Yunus Emre, Karacaoğlan tadında şiir okuyabildiniz mi? 
- Peki, okumak ister misiniz? 
Bu sorulara cevabım kısa ve öz olacak: 
- Yunus Emre, Karacaoğlan gibi yazabililecek yeni şâirlerin yetişmesine imkân sağlamak ve vezinli, kafiyeli, ma'nâlı şiiri canlandırmak için, ölçüsüzlerin Birinci ve İkinci Yeni akımlarına tepki olarak,
Üçüncü Yeni akımını başlattık… 
-Sahip çıkın ve ölçülü, kafiyeli güzel şiirlerinizi, ucuncu-yeni-siiri @googlegroups.com adresine gönderin, değerlendirip habernews.com ve mavizaman.com'da yayınlayalım. 
Sefa Koyuncu -BHD Haber - 30 Ocak 2007