MUHAFAZAKÂR SANAT TARTIŞILIYOR
CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen'in editörlüğünü yaptığı
"Muhafazakâr Düşunce" dergisinin yeni sayısında, muhafazakâr sanat konusu geniş kapsamlı olarak ele alınıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tiyatroların özelleştirilmesi konusunu gündeme getirmesiyle başlayan " muhafazakâr sanat", medya, akademik camia ve toplumda tartışılmaya devam ediyor.
Medeniyet ve Kültür Araştırmaları Merkezi (MEKAM)'nin yayın organı, "Gelenekten Geleceğe Muhafazakâr Düşünce" dergisi, 33-34. sayısını "Muhafazakâr sanat" konusuna ayırdı.
Editörlüğünü, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen'in yaptığı dergide, "muhafazakâr sanat" konusu akademisyenler ve konunun uzmanlarınca geniş kapsamlı olarak ele alınıyor. Prof. Mustafa İsen'in, geçen yılın mart ayında Suriçi Grubu Platformu'nda yaptığı bir konuşmada, "Muhafazakâr sanat ve estetiğin yapısını, normlarını oluşturmak gibi bir yükümlülüğümüz var" sözleri medyada çok tartışılmıştı. Mustafa İsen'in editörlüğünde hazırlanan Muhafazakâr Düşünce dergisi, 33-34. sayısında konuyu yeniden tartışmaya açtı.
Gelenekten Geleceğe Muhafazakâr Düşünce dergisinin "Takdim" yazısında şu görüşlere yer verildi:
Tartışma önce "sanat'ın ne içindir" ile başladı. Sonra "sanatın ancak kendisi için var olacağı" söylemi ile "toplum yararına olacağı" söylemi arasında bir ayrışma oldu. En sonunda sanatın hiçbir disipline hizmet etmeyeceği ancak "Sanat, sanat içindir" ilkesinin yanlış olacağı konusunda bir anlayış gelişmeye başladı. Bazen ideolojik anlamda kullanıldı, bazen kendi haline bırakıldı. Ama sanat hiçbir zaman toplumun sosyal gerçeklerinden ve ideal değerlerinden bağımsız var olamadı.
Kısaca Sanat bir duygunun, ifadenin, tasarımın ortaya konmasında ortaya çıkan üstün yetenek olarak tarif edilmekle birlikte, bir kültürün anlayış ve beğeni ölçülerine uygun olarak hayata geçirilmesi anlamını da ifade eder.
Bir başka deyişle sanatı üreten sanatçı insanın ulaşabileceği en objektif gerçeği anlatır.
Sanatçı toplumda herkesin göremeyeceğini görerek sanatını ortaya koyar. Sanatçı bir kültür boşluğu içinde yetişmediğine göre, bir sanat eserini gerçekleştirebilmesi için büyük bir bilgi birikimine sahip olması gerekmektedir. Sanat eseri olarak kabul edilecek eser Eliot'ın deyimiyle ancak "geçmiş"in "hal" ile birleştiği yeni bir sentezde yerini aldığı ve yeni bir geleceğe doğru aktığı anlarda oluşturulmaktadır. Yani sanat zannedildiğinin aksine yaşadığımız zamanda üretilen geçmişten bağımsız bir eylem değildir. Sanat geçmişle doğrudan bağlantılıdır ve bir sentezi ifade eder; evrensel olduğu kadar yereli de temsil eder.
Sanat Türkiye'de bir zümrenin elinde kaldı
Türkiye'de uzun bir süredir, evrensel olduğu iddia edilerek sanat'ın yerel ve kültürel yönü ne yazık ki hep görmezlikten gelinmiş ve bu bir devlet politikası haline getirilmiştir. Bu sanat politikasının belli bir zümrenin elinde ideolojik bir duruş kazandığı ise aşikârdır. Son dönemde muhafazakâr kesimin daha fazla sanat ile ilgilenmesi ve devletin muhafazakâr sanatı da desteklemesinin istenmesi çoğunlukla sanatı bir toplumsal mühendislik aygıtı olarak kullanan zümreyi rahatsız etmiş olmalı ki bu konu tartışılmaya açılmıştır.
Muhafazakâr Düşünce dergisi geçen aylarda tartışma konusu haline gelen Sanat kavramını tarihsel, teorik vegüncel bağlamda bu sayıda tartışmaya açıyor. Konu ile ilgili tartışmalar biraz geride kalmakla birlikte konunun yeterli derecede tartışıldığını söylemek pek mümkün görünmemektedir. Bu düşünceler doğrultusunda Muhafazakâr Düşünce Dergisi 33-34. Sayısı'nda "Sanat" konusunu tartışmaya açmıştır. Bu sayısında sanat konusunu akademisyenlerimiz tarafından geniş bir çerçevede ele alındı. Şimdiye kadar bu konuda yapılmış en geniş çalışma olduğunu söylemek yerindedir.
Muhafazakârlık, sanat ve estetik
Muhafazakâr Düşünce Dergisi Sanat Sayısı'nın içeriği konu üzerinde çalışan değerli akademisyenlerimizce özenle hazırlanmıştır. Zeyneb Çağlıyan İçener "Ayverdi Ekolünde Muhafazakârlık, Sanat ve Estetik" başlıklı makalesiyle Türkiye'deki mevcut muhafazakârlık ve sanat ilişkisinin tarihî arka planındaki tartışmaları Ekrem Hakkı Ayverdi ve Samiha Ayverdi'nin fikir ve görüşleri üzerinden ve günümüzdeki tartışmalarla benzerliklerini inceleyerek sunmaya çalışmıştır.
Türkiye'deki Eliot uzmanlarından Mustafa Zeki Çıraklı ise "Moderniteye Karşı Modernist Muhafazakârlık: T.S Eliot'un Sanat Anlayışı" başlıklı çalışması Eliot'un sanatsal modernizmi üzerine hazırlamış olduğu bir makale ile Muhafazakârlık;
- Sanat konusunda yapılan bu çalışmaya Eliot'ın düşünceleri üzerinden katkı sağlamıştır. Eliot'ın gelenekçiliğini, dünün idealize edilmesi ve geçmiş özlemi olarak kullanmadığını dile getiren Çıraklı, Eliot'ın geleneğe bağlı olma, dinamizme ve canlılığa işaret ettiğini belirtir. Eliot'a göre, gerçek özgünlük ancak gelenek içinde kalarak ve onu sürdürerek, onu yeniden üreterek mümkün olabilir ve bu bağlamda Çıraklı, Eliot'a göre sanatçının öznel deneyiminin ancak evrenseli yansıtabildiği oranda değer kazanabileceğini belirtmektedir.
Sanat bilincinin dili olarak estetik
Eda Yıldız tarafından tercüme edilen Roger Scruton'a ait "Sentimentalizm'den Gerçek Duyguya" adlı makalede yazar Eliot'ın "modern hayat ve anlamı nedir?" sorusuna verdiği cevaplar üzerinden onun politik ve edebiyat ile ilgili düşüncelerini ortaya koyar. Cihan Bozkuş tarafından tercüme edilen "Normların Canlanışı" adlı makalede ise Russell Kirk modern ayıplar yani modern kusurlar üzerine temel alınan kural ve standartlara eğilmektedir.
Diğer çalışmada ise Alim Yılmaz "Sanat Bilincinin Dili Olarak Estetik" makalesinde sanat kavramı, sanat eseri ve estetik kavramıyla olan ilişkisi bakımından incelemiş ve eleştiriye tabi tutmuştur. Bu çalışmasında Yılmaz, sanat felsefesinin kavramsal ifadesi olan estetiği, düşünce tarihinin seyri bakımından inceleyip, temel teorik yaklaşımlarla açıklamıştır. Devrim Özkan "Sanat, Karşılıklı Bilgi ve Estetik Yargı" makalesinde toplumsal kültür ile sanat arasındaki güçlü ilişki üzerine durmuştur.
Özkan'ın bu çalışması, sanat faaliyetlerinin gerçekleşmesi için "ortak alan"ın önemi ve buna bağlı olarak eşgüdümlü eylem, dil, karşılıklı bilgi, sanat eserleri ve estetik değerin toplumsal kültürle ilişkisini teorik olarak derleyen bir çalışmadır. 20. yüzyılın en etkili edebiyat kuramcılarından olan ve bilim, hayat ve sanat arasında kurduğu güçlü bağlantılar sayesinde, çağdaş düşüncede pek çok yaklaşıma esin kaynağı oluşturan Mikhail Mikhailoviç Bakhtin'in diyalog prensibi üzerine Yılmaz Yıldırım'ın hazırlamış olduğu makale, üstadın edebiyat ve genel olarak sanatın bilişsel ve etik faaliyetleri tümünü nasıl kuşattığını bizlere gösteren değerli bir çalışma olarak bu sayıda yerini alıyor.
Postmodernizm ve sanat arasındaki ilişki
Hasan Sankır, hem sanat tarihinin yazım sürecinde hem de kadın ve erkek olarak sanatçıların kimliklerini ortaya koyma süreci üzerinde etkili olan "toplumsal cinsiyet"in plastik sanat alanında benlik tasarımının oluşundaki etkisini incelemiştir. Plastik sanat alanındaki cinsiyetçi öğelere dikkat çeken Sankır "Plastik Sanat Alanında Benlik ve Toplumsal Cinsiyet" makalesi ile önem arz eden bu husus üzerine bilgi vermektedir. Sanat sayısının "Sanatta Meta-Anlatıların Bir Yapıbozumu Olarak Postmodern Müzik" başlıklı makalesinde yazar İslam Can, bu çalışmada postmodernizm tartışmalarından hareketle, postmodernizm ve sanat arasındaki ilişkinin temel önermeleri ekseninde postmodernizm ve müzik arasındaki etkileşim incelemiş ve postmodern müziğin nitelikleri belirlenmeye çalışmıştır.
Ve son olarak Doç. Dr. Adem Efe, Mustafa Adlî'nin 1910 yılında Hikmet Gazetesi'nde yazmış olduğu "San'at ve Memûriyet" yazısını günümüz harflerine aktararak yayıma hazırlamıştır. "Takdim" yazısının son bölümünde ise şu ifadeler yer aldı:
Sanat muhafazakâr olabilir mi?
"Sanat nedir?
Muhafazakâr düşüncede ve sanat arasında nasıl bir ilişki mevcuttur.
Sanat muhafazakâr olabilir mi?
Sanat ve politika ilişki nasıldır ve/veya nasıl olmalıdır?
Ve bu konuda sorulabilecek birçok soru değerli akademisyenlerimiz, edebiyatçılarımız ve tarihçilerimiz tarafından sorulmuş ve cevapları aranmıştır.
Muhafazakârlık ve Sanat bağlamında hem literatürümüze hem de reel siyasal tartışmalara önemli cevaplar ve katkılar sunan bu çalışma, sanat konusunda Türkiye'de bir paradigma değişikliğine doğru gittiğimizi bizlere göstermektedir.
Muhafazakâr Düşünce ve Sanat Sayımıza gerek yazıları ile katkılarını bizden esirgemeyen değerli akademisyenlere gerekse bu sayımızın Editör'ü Sayın Prof. Dr. Mustafa İsen beye teşekkür ederiz.
Yine bu sayıda yardımcı editörlük görevini üstlenen Dr. Murat Yılmaz ve Şenay Eray'a teşekkürlerimizi sunarak, dergimizin "Muhafazakâr Düşünce ve Sanat" sayısını siz değerli okurlarımızla paylaşmaktan onur duyarız."
Sefa KOYUNCU - Türkiye Gazetesi - 12 Ocak 2013
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/kultursanat/31282.aspx