Erdoğan ve Muhafazakâr San’at

YAŞADIKÇA I Erdoğan ve Muhafazakâr San'at

 

          Muhafazakâr siyâset ve siyâsetçi oluyor da, san'at ve san'atçı, niçin olmasın?

          - Olur, hem de bal gibi olur. Yaklaşık bir yıldır tartışılan "Muhafazakâr san'at olur mu?" sorusuna en güzel cevap, Başbakan Erdoğan'ın bizâtihi kendisidir. Muhafazakâr demokrat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; aynı zamanda çağdaş, ilerici, yenilikçi hatta dünya çapında yankı uyandıran radikal icraatlara imza atan reformist bir liderdir.

          Siyâsetteki ustalığının yanı sıra kitleleri etkileyen güçlü hitâbeti, şiir seslendirmedeki başarısı ise Erdoğan'ın san'atçı yönüne işâret eder. Ayrıca; gençlik yıllarında tiyatro ile uğraştığı, tiyatro topluluğu kurduğu, yönettiği ve bizzat sahnede başrol oynadığı da bilinmektedir.

          - Ünlü tiyatrocu Nejat Uygur'dan sahne dersleri almıştır.

 

          TANZİMAT'TAN BUGÜNE

          Devlet Tiyatroları'nın özelleştirilmesi ile ilgili değerlendirmeleri de Başbakan Erdoğan'ın mes'eleye ne derece vâkıf olduğunun göstergesidir: "Son günlerde tiyatro üzerinden bir tartışma yürütülüyor. Bu tartışma bir tiyatro tartışması değildir.

          Mes'ele çok başka, mes'ele kendilerine küçük iktidar alanları oluşturmuş seçkincilerin millete tepeden bakma mes'elesidir.

          Bunlar Tanzimât'tan bugüne kadar en iyiyi kendilerinin bildiğini iddia ederler. Bunlar kendi ürettiklerini en iyi san'at olarak addederler ama Kahramanmaraş'ın sözlü san'at ustalarını kaale almazlar. San'atın arkasına saklanır kendilerini dar kalıplara sıkıştırırlar.

          Bunlar san'atı toplum için yapmazlar. San'at toplum için yapılır. Bunlar kendi kast sistemlerinin bozulmasına asla izin vermezler." (4.5.2012)

          Muhafazakâr san'at da, Başbakanın, bu konuşmasında sıraladıklarının aksidir; ya'nî, millete tepeden bakmayan, halkla bütünleşen, toplumun ahlâkî değerlerine, inancına, tarihine, örf ve âdetlerine saygılı; eğitici ve aydınlatıcı nitelikleri olan bir san'at...

          Ancak bu özelliklere sâhip bir san'at milletçe benimsenebilir. San'atçı bir eser tahayyül ederken elbette özgürdür; kendini hür hissetmeyen san'atçı orijinal eser ortaya koyamaz. Ancak san'atçı da olsa bir kimsenin, toplumun hassasiyetlerini dikkate almadan her aklına eseni san'at eseri diye teşhir etmesi doğru olmaz.

          Hayâllerin hayata geçirilmesinde en azından insan ve topluma saygılı olma zarureti vardır.

          Diğer bir ifâdeyle, başka alanlarda olmadığı gibi san'atta da sınırsız özgürlük yoktur!

 

          UÇ PROJELERİN MİMÂRI

          Yıl, 2008. Başbakan Erdoğan, lisansüstü eğitim (doktora) için yurt dışına gönderilen öğrencilere yine bir şiirle sesleniyor:

          "İstiklâl Marşı şâirimiz; 'Alınız ilmini garbın, alınız san'atını' diyor ya; 'Veriniz hem de mesâinize son sür'atini' diyor ya...

          Biz Batı'nın ilmini, san'atını almadık. Maalesef, değerlerimize ters düşen ahlâksızlıklarını aldık. Biz Batı'nın san'atını, ilmini almakta bir yarış etmeliydik." Erdoğan, bu konuşmasında da, Muhafazakâr san'atın kriterlerini ortaya koyuyor.

          Demek oluyor ki muhafazakârlık bâzılarının iddia ettiği gibi "tutuculuk/gericilik" değil; tecrübeden, birikimden, millî ve ma'nevî değerlerden güç alan gerçek ilericiliktir.

          Nitekim, san'atçı yönü de olan muhafazakâr Başbakan Erdoğan; Fâtih Projesi, yerli insansız uçak, yerli tank ve uçak gemisi, Göktürk Uydusu vb. en uç teknolojik projelerin de mimârıdır. Bu çerçevede, en başa dönüp soruyu tekrar soralım:

          Muhafazakâr san'at ve san'atçı, niçin olmasın?

          - Olur olur, hem de bal gibi olur!..

 

 

Sefa KOYUNCU - Türkiye Gazetesi - 13 Ocak 2013

http://tg.com.tr/makaledetay.aspx?ID=561328



 

   

Dosyalar