GREV VE SEYDİŞEHİR

GREV VE SEYDİŞEHİR

 

              Etibank Seydişehir Alüminyum Tesislerindeki grevin değişik yönleriyle tartışması sürmektedir. Öyle görülüyor ki, grevin uzaması halinde, tartışmanın boyutları da değişerek siyasi çekişmelerin odak noktalarından birini teşkil edecek, belki meclis gündemine de gelebilecektir. Ancak sonuç ne olursa olsun, olan zarar, dev tesislere, işçiye, ülke ekonomisine, kısaca millete olmaktadır.

                Oldukça kritik bir teknolojiye sahip olan memleketimizdeki yegane Alüminyum Kompleksi’nin uzun süre çalışmadan durması, tesislerin ölümü demektir. Kaldı ki, böyle bir tesisi bugün yeniden kurmak için Türkiye bütçesinin yarıdan fazlasını harcamak gibi bir risk vardır

               

              İTHAL ÇÖZÜM DEĞİL

                Başbakan Turgut Özal’ın konuya yaklaşımı, “Fabrikayı kapatır, Alüminyum ithali yoluna gideriz” sözleri yadırganmış, her çevreden sert tenkitlere uğramasına sebep olmuştur.                        

                Günümüzde, Demir-Çelik kadar önem kazanan ve bütün sanayi dallarında kullanım alanı bulan Alüminyum ithal etmek, kalkınan Türkiye için nereye kadar çözümdür. Mevcut Alüminyum Tesisleri’ni modernize ederek, daha ucuza Alüminyum elde etmek, hatta tesisleri birkaç misli daha büyüterek, bu sahada söz sahibi olmanın yollarını aramak daha gerçekçi değil midir?

 

              SOSYAL DENGE

                Seydişehir Belediye Başkanı Osman Kocaoğlu’nun Başbakan Turgut Özal’a grevle ilgili sunduğu raporda şu bilgilere yer veriliyor:

                “1967 yılında Alüminyum Tesisleri’nin temeli atılmadan önce Seydişehir 6000 nüfuslu bir kasaba görünümünde idi. Tesislerin montajına başlanmasıyla birlikte ilçeye büyük bir nüfus akışı başlamış, fabrikaya dayalı sanayi ve ticaret erbabı ile bugün ilçe nüfusu 40.000’e ulaşmıştır. Çevre ilçelerden Beyşehir, Bozkır, Doğanhisar, Ilgın, Akşehir hatta Konya ilinde de Alüminyum Sanayii’ne dayalı bir sosyal ve ekonomik denge kurulmuştur.”

                Bölgenin tek gelir kaynağı olan Alüminyum Tesisleri’ndeki grev, sosyal ve ekonomik hayatı felce uğratmakla beraber grevciler, işçi ücretlerinin düşük olduğunu yakından bilen halk tarafından desteklenmektedir. Ancak fabrikanın kapanması durumunda bölgede iflaslar, göçler belki de kavgalar başlayarak huzur bozulacak, mevcut denge alt üst olacaktır.

 

ÜCRETLER ÇOK DÜŞÜK

                Tesislerde çalışan yaklaşık 6000 işçinin, son on yılda aldığı ücretler objektif bir incelemeye tabi tutulduğunda, yüksek enflasyon karşısında sürekli düşerek, bugünkü asgari ücret seviyesine indiği görülür.

                Tesislerde 15 yılını doldurmuş bir işçi, bugün işe yeni giren bir işçi ile aynı ücreti almaktadır. İşe yeni alınan kişi “Sözleşmeli Personel” ise 15 yıllık işçiden birkaç misli daha fazla ücret alıyor. Grevin ana sebebi, bu çarpık ücret politikasıdır.

                Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek, “En düşük ücretli işçinin eline net 100.000 TL geçecek bir sözleşme” istiyor. Bu Seydişehir işçisine çok görülmemeli, 10 yıldır mağdur olan bu insanların yüzü güldürülmelidir.”
                Seydişehir grevini yürüten Türk Metal Sendikası’nın ve grevdeki işçilerin siyasi ve ideolojik bir meselesi yoktur. Ancak hükümetin bir anlaşma sağlama yoluna gitmemekte ısrar etmesi greve olduğu gibi, siyasete de davetiye çıkarabilir.

 

SEFA KOYUNCU I 1988 – TÜRKİYE GAZETESİ