TÜRKİNGİZLİZCE’YE DOĞRU MU?

PAZAR MUHABBETİ - TÜRKİNGİZLİZCE’YE DOĞRU MU?

 

       ABD’de “İspangilizce” adında yepyenibir dilin doğdundan söz ediliyor. İspanyolca ve İngilizce karışımı olan bu yeni lisandaki kelime sayısı daha şimdiden 6 bine ulaşmış.

       Olur mu öyle şey demeyin.

       Olur mu, olur.

       İlk duyuşta bir fanteziden ibaret gibi görünen bu İspangilizce dili meselesine biraz daha eğilerek bakınca gerçek olduğu açıkça anlaşılıyor. Bu dil “Göçmen argosu” olarak niteleyebileceğimiz “protest” bir düşüncenin ürünü. Özellikle Meksikalı, Kübalı ve Porto Rikolu halk arasında yaygınlaşıp radyo, televizyon ve internette de rağbet görmeye başlayınca bu yeni dili derleyip toplayıp bir sisteme oturtmayı düşünenler ortaya çıkmış.

       Öyle ya! Madem ki Amerika’da yaşayan ve ataları İspanyol olan 40 milyon Güney Amerika kökenli insan kendi arasında, yarı İngilizce yarı İspanyolca’dan oluşan bir dil ortaya çıkarmış, bu dili sistematize etmek de bilim adamlarına düşmez mi?

       Amherst Üniversitesi İspanyolca profesörü Ilan Stavans, kolları bu iş için sıvamış ve yorucu bir mesai ile 6 bin İspangilizce kelimenin anlamlarını açıklayan bir sözlük ortaya koymuş.

       Bundan bize ne deyip geçelim mi?

       Mesele sadece Amerika’yı ilgilendirse, “Bu onların bileceği iş” der geçerdik.

       Hatta bir “sömürü aracı” haline gelen İngilizce’nin protesto edilmesine alkış bile tutardık. Ancak bu hadisenin bizi ilgilendiren tarafı var. Hem de bir değil iki açıdan:

       Birincisi: Seyyid Ahmed Arvasi Bey, “Doğu Anadolu Gerçeği” isimli kitabında “Kürtçe diye bir dil yoktur” diyor. Şayet devletimiz Kürtçe radyo ve televizyon yayınına başlarsa “Türkkürtçe” adlı yeni bir dilin peydahlanmasına zemin hazırlamış olur. Paris’teki Kürt Enstitüsü ve bizim üniversitelerimizden gönüllüler de, gecikmeyeceklerdir. Zira, S.Ahmed Arvasi Bey’n ilmi tespitine göre, “Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan aşiretlerin ağzında, Türkçemiz. hâlâ yaşama savaşı vermektedir.” Yapılacak asıl iş bu bölgelerimizde Türkçe’yi güçlendirmenin yollarını aramaktır.

       İkincisi: Tasfiyeciler ve uydurmacılar marifetiyle zayıf düşürülerek, İngilizce’nin taha

kkümüne bırakılan Türkçemiz, kelime hatta yapı bakımından da İngilizce’nin istilası altındadır. Tedbir alınıp, Türkçemiz bütün asli unsur ve fonksiyonları ile korunmazsa tıpkı Amerika’da olduğu gibi, bizim dilimiz bünyesinde de bir “Türkingilizce1 ucubesi ortaya çıkmaz mı?

       İşte “İspangilizce” ile ilgilenmemizin ve endişelerimizi sizlerle paylaşma ihtiyacı duymamızın sebebi.

       Merhum Abdi İpekçi, “Dünyanın Dört Bucağından” adlı kitabında Azerbaycan’a ait bir hatırasını anlatıyor:

       “Prezidyum Başkanı İskenderov’un yemeğinde Azerbaycan Tarım Bakanı bana dedi ki: Dili berbad ettiniz. Her Allahın günü yeni bir kelime icad ediyorsunuz. Ne lüzum var buna? Ben eskiden Türkiye’den gelen bir gazeteyi okuyup anlardım; şimdi hiçbir şey anlamıyorum.”

       Siyaset uğruna Türk dili ile oynanmıştır. Sadece nesiller arasında kopukluk meydana getirmekle kalınmamış, Türkiye hudutları haricindeki Türkler’le de irtibatımız kesilmeye çalışılmıştır. Üstelik bu bir başarı sayılmış ve övünülmüştür:

       Türk Dil Kurumu’nun yayınladığı “Özleştirme kılavuzu” nun önsözünde “Son kırk yıl içinde Osmanlıca’dan kalan sözcüklerden bir bölümü giderek kullanılamaz olmuş ve yeni kuşaklar bunları öğrenemeden yetişmiştir.” denilmektedir.

       Şimdi hernekadar kelime uydurma işi hızını keybetmiş ise de, dilimize hergün giren İngilizce kelimelerle tasfiye hareketi dolaylı olarak sürdürülmektedir.

 

SEFA KOYUNCU