Yaşadıkça I SAN'AT YENİ FİKİRLERLE İLERLER
Muhafazakâr san'atın tartışmaya açılması, bu alanda tarihî kaynaklarımızdan beslenen yeni bir hamleye girişebilmemiz için iyi bir başlangıç oldu.
Zira, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin buyurduğu gibi, "Tekmîl-i sınâ'at, telâhuk-ı efkâr iledir. Ya'nî san'atların ilerlemesi, fikirlerin, düşüncelerin, birbirlerine eklenmesi ile olur."
Bu çerçevede tartışmaya bir katkısı olması temennisiyle, muhafazakâr san'atı, Batı'nın değil, kendi değerlerimizin yüceltilmesi olarak da tarif edebiliriz.
Gerçekten de tarihimize baktığımız zaman, İslâm memleketlerinin her yerinde san'atın pek meşhûr olduğunu görüyoruz. Avrupalılar, çalar sâat nedir bilmez iken, Müslümânların halîfesi Hârûn-ür-reşîd tarafından Fransa Kralı Şarlman'a çalar sâat hediye edilmişdi. Papa ikinci Sylvestre, Endülüs İslâm mekteplerinde ilim tahsîl etmiş ve rakkaslı sâati Müslümânlardan öğrenmişdir.
OSMANLI SAN'ATTA ZİRVEYDİ
Ecdâdımız; Şâm, Bağdâd, Semerkand ve Endülüs Müslümânları her türlü fende ve güzel san'atda pek ileri gitmiş, dünyâ birinciliğini ellerinde tutmuşlardı. Avrupa'nın ilim ve fen adamları, asırlar boyunca, İslâm fakültelerine gelip ihtisâs kazanırlar ve bununla övünürlerdi. Müslümânların o parlak medeniyyetlerinin eserleri, bugün meydândadır ve dünyâ münevverlerini hayrân bırakmakdadır. (Kıymetsiz Yazılar, s. 204)
Osmânlı İmparatorluğu, Avrupa'da en ileri devlet olmuşdu. Mi'marlıkdaki üstünlüğün şâhidleri, büyük câmi'ler ve medreselerdir. Gedik Ahmed Pâşa, İtalya'da Otranto'yu alınca güzel bir kal'a yapdırdı. İtalyanlar bu kal'ayı gördükleri zamân hayrân oldular. Osmânlılarda zirâ'at ve ticâret de çok ilerlemişdi.
(Eshâb-ı Kirâm, s.372)
İngilizler, Londra'daki Osmânlı Sefîri Mustafâ Reşîd Pâşa'yı mason yapdılar. Mason localarında yetişdirip, bir İslâm ve Osmânlı düşmanı olarak Osmânlı devletine gönderdiler. Mustafâ Reşîd Pâşa, ihrâcata ağır vergiler koyup, ithâlâtı teşvîk ederek, Osmânlı sanâyi'ini ve san'atını baltaladı. Medreselerden fen derslerini kaldırdı.
-Ders almamız gereken, işte bu acı hakîkatlerdir!
İLERLEMEMEK NOKSANLIKTIR
İslâm dîninde, ilim, fen, teknik, mi'mârlık, san'at ve ticâreti emr eden, bunlar için çalışmayı teşvîk eden nice emirler, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler vardır. Çünkü, medenî bir toplumun, bir milletin kurtuluşu ve sa'âdeti fakîrlik ile olamaz.
Bil'akis, hayır ve iyilik müesseseleri, imârethâneler, mektepler, medreseler, aşevleri, hastahâneler yapmak, âcizlere, fakîrlere ve kimsesizlere yardım etmek (fabrikalar kurmak) hep mal ve servet ile olur. Mal ve servet ise, çalışmak ve ticâret ile kazanılır. Hadîs-i şerîflerde, "Allahü teâlâ, san'at sâhibi mü'mini sever" ve "En helâl şey, san'at sâhibinin kazandığıdır" buyuruldu.
(Cevâb Veremedi, s.35-249)
San'atta ilerlemenin yolu ve yöntemine gelince...
Efendim! Tekmîl-i sınâ'at, telâhuk-ı efkâr iledir. Ya'nî san'atların ilerlemesi, fikrlerin, deneylerin, düşüncelerin, birbirlerine eklenmesi ile olur. Bir düşünce ile kalsaydı, ilerleme olmazdı. Sibeveyh tarafından kurulmuş olan Nahiv bilgisi, sonra gelenlerin düşünceleri ile binlerce kat çoğalmışdır. Çoğalmadan, olduğu gibi kalması, noksanlık olur. Fakat, bu ilmin temelini kuran odur. Üstünlük onundur. Her şeyin üstünü, kurucusudur. Yükseltmek şerefi ise, sonra gelenlerindir.
(İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât Tercemesi, s. 58-464)
-Ne mutlu bu şerefe nâil olanlara!..
http://tg.com.tr/makaledetay.aspx?ID=569066