ÖDÜL İPTAL EDİLSİN! -BHD Haber - 06 Şubat 2007

ÖDÜL İPTAL EDİLSİN! 

 

''Kültür ve Sanat Büyük Ödülü''nün Sezai Karakoç'a verilmesi yanlış seçimdir, haksızlıktır; Karakoç'a verilmesi kararı iptal edilerek, ödül,  Türk kültür ve medeniyetine hakkıyla hizmet eden başka bir şâir, yazar, tarihçi, bilim adamı, yönetici veya bir gazeteciye verilmelidir.  

Sebeplerine gelince, bunu; Habernews.com'daki 6.1.2007 tarihli, "Sezai'ye Ödül mü?",   12.1.2007 tarihli "Monna Rosa ne?", 20.1.2007 tarihli "Gül mü, Rosa mı?" ve 21.1. 2007 tarihli "Sezai'nin Rosa'sı Vinci'nin Lisası'nı Hatırlatır" başlıklı yazılarımda açıklamaya çalıştım. 

(Sitedeki yazı arşivime bakılabilir.)

 

Herkes biliyor ki, Sezai Karakoç'un gençler arasında rağbet gören ve hafızalarda yer eden tek şiiri Muazzez Akkaya akrosiştli Monna Rosa şiiridir. Benim eleştirim de şiire bu adın veilmesinin yanı sıra, bu şiir vesilesiyle bir Hıristiyan motifi olan Monna Rosa'nın Türk gençleri arasında yaygınlaşmasıyla oluşan kültür tahribatınadır. (Bu şiirin meydana getirdiği ahlâkî çöküntüyü anlamak için internetteki arama motorlarına girip, Monna Rosa yazmak yeterlidir.)

Sezai Karakoç, elli yıl önce (gençliğinde) yazdığı bu şiire bugün de sahip çıkmakta, Monna Rosa adıyla kitap yayınlamakta ve bu şiiri son dönemde yayınladığı kitaplarına da almaktadır. Tekrar edeyim ki itirazım buradaki edebî ve ahlâkî yanlışlığa; bir Türk kızına Monna Rosa diye hitap edilmesine ve bu ismin gençler arasındaki yazışmalarda yaygın olarak kullanılmasına; Monna Rosa'sıyla Sezai karakoç'un, Türk edebiyatında aşk şiirlerine yabancı (Hıristiyan) kadın adları verilmesi kötü çığırını açmasına ve hele bu kültür fâciasının Kültür Bakanlığınca ödüllendirilmesinedir.

Düşünebiliyor musunuz? Monna Rosa bir modern Leyla ile Mecnun'muş!

Düşünebiliyor musunuz? Sezai, 'gül'ü, 'rosa' yapmış!

Düşünebiliyor musunuz? Kültür Bakanlığı bu kültür fâciasını ödüllendirmiş!

Düşünebiliyor musunuz? Soluyla sağıyla bütün edebiyat camiası bu trajediye alkış tutuyor!

Doğrusu benim, Türk kültür ve edebiyatının başına böyle bir felâket geleceği, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.

 

Sezai'nin Rosa'sı, Da Vinci'nin Lisa'sı!

Dikkat çekmeye çalıştığım noktaların bizim akademik çevrelerden ve edebiyatçılarımızdan önce bir yabancı, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Laurent Mignon tarafından fark edilmiş olması da ayrıca manidar: 

Dr.Mignon, 'Çağdaş Türk Şiirinde Aşk' kitabında, Sezai Karakoç'un şiirine Monna Rosa ismini vermesini şaşırtıcı buluyor ve bu ismin Mona Lisa'yı çağrıştırdığını belirterek (s141-142) diyor ki: "Bazı bölümleri Anadolu'da geçen ve tasavvufî boyutu olan (ki eğer öyleyse çok daha tehlikeli/S.K.) bir şiirde sevgilinin yabancı bir isminin olması şaşırtıcıdır.

Ancak "rosa"nın Latince gül demek olduğu unutulmamalıdır. Gül, Divan Edebiyatının başlıca imgelerindendir ve çağdaş Türk şiirinde Osmanlı medeniyetinin kültürel birikimini temsil eden bir simge olduğu söylenebilir. 

Sezai Karakoç bir çok eserinde gül imgesini kullanmıştır.

"Monna Rosa" adlı şiirde gülün Latincesini, "rosa"yı kullanması genel olarak Karakoç'un ilk eserlerinde bulunan, birçok eleştirmenin de onu ikinci yeni'nin içinde değerlendirmesine sebep olan kapalı ve soyut öğelerin yoğunluğu çerçevesinde değerlendirilmelidir. Biraz sıra dışı imlâsına rağmen Monna Rosa başlığı, Leonardo da Vinci'nin meşhur Jokond portresini hatırlatır. Bilindiği gibi resmin diğer adı Mona Lisa'dır. Ancak bu şiirde rönesans dâhisinin eserlerine açık veya kapalı hiçbir gönderme yoktur. Belki de bu başlık Nazım Hikmet'in Jokond ile Si-Ya-U adlı eserindeki Jokond'a sahip çıkmasına bir cevaptır.

Nazım Hikmet'in Jokond'u   (Mona Lisa'sı), destanın sonunda, Çin'deki sömürge vahşetine tanık olduktan sonra tarihsel maddeciliğe dönerken, (Sezai'nin) Jokond'u-Monna Rosa'sı, gizemci özlemin nesnesi oluyor". 

Sezai Karakoç, fikirde olmasa bile yazdığı serbest şiirlerle millî Türk veznini yıkan Nazım Hikmet'in izindedir. Monna Rosa, "modern bir Leyla ile Mecnun denemesi" sözleriyle de Batılılaşmanın en uç örneğini vermekte ve bin yıllı  Türk-İslâm Edebiyatına ihânet etmektedir.

Türk edebiyatının zirvesi olan şiir, bu Batı taklitçisi serbestçi taife marifetiyle iflas etmiş, bitmiştir. Bu yazdıklarımın indî (subjektif) bir iddiadan ibaret olmayıp, hakikâtin ta kendisi olduğu, bugün olmasa bile zaman içinde anlaşılacak ve kafalara dank edecektir.

 

DİRİP'i yeniden kuruyor!

"Sezai Karakoç'un Huzurunda" başlıklı yazısında (16.1.2007 Yeni Şafak),"Diriliş Yayınları'nın kitap kokulu odasında Sezai Karakoç ile önce Kültür Bakanlığı'nın verdiği ödül üzerine konuşuldu.Tam tahmin ettiğim gibiydi. Ne ödülü fazla önemsiyordu ne de küçümsüyordu. 

Sonra sıra İskele-Sancak programına geldi. Şairliğinin değil, düşünce cephesinin Diriliş Hareketi'nin merkeze alınmasını istiyordu" diyen, Fatma K. Barbarosoğlu'ndan öğrendiğimize göre, ''Kültür ve Sanat Büyük Ödülü''nün Sezai Karakoç'a, 19 Şubat'ta takdim edilmesi planlanıyor.  Anadolu Ajansı'nın (AA) haberine göre ise "Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1979'dan bu yana her yıl verilen ''Kültür ve Sanat Büyük Ödülü''nün bu yılki sahibinin Sezai Karakoç olduğunun açıklanmasının ardından, ödülün verileceğine ilişkin yazı Karakoç'a ulaştı.

Sezai Karakoç, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un imzasıyla kendisine gönderilen yazıya verdiği cevapta, uygun görülmesi halinde ödülle ilgili bir tören yapılmamasını istedi, ödül plaketi ile diğer ilgili belgeleri de posta yoluyla kabul edebileceğini bildirdi.

AA'nın haberinde ayrıca, Sezai Karakoç'un, son günlerde (1997 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan) Diriliş Partisi'ni yeniden kurma çalışmalarını başlattığı da kaydediliyor.

 

"Postayla gönderiverin!"

Prof. Dr. Halil İnalcık, 11 Kasım 2005'de Çankaya Köşkü'ne giderek, düzenlenen törenle kendisine takdim edilen Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü bizzat aldı.  Doç.Dr. Turgut Cansever, 17 Nisan 2006'da Ankara Büyük Tiyatro'da düzenlenen törenle kendisine layık görülen Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü, bizatihi gidip aldı. 

Monna Rosa şairi ve (yeniden açmaya çalıştığı) Diriliş Partisi'nin kurucusu Sezai Karakoç ise (zaten hak etmediği) ödülü vermek isteyen Kültür Bakanlığının yazılı tören davetine karşılık,19 Şubat'ta düzenlenmesi planlanan törene katılmaya tenezzül buyurmayacağını ifade edip, postadan başka yolla kabul etmeyeceğini de belirterek, "Ödülü adresime gönderiverin!" diye cevap veriyor.

Bu durumda, ilgili Bakanlıkça yapılması gereken bir tek işlem var:

- Yazdıklarımın yanı sıra, Sezai Karakoç'un bu lâyüsel cevabını da dikkate alarak, ödülünü iptal edivermek! 

 

Sefa Koyuncu BHD Haber - 06.02.2007

http://www.bhdhaber.com/yazar.asp?yaziid=722&yazarid=64