D’HONDT SİSTEMİ VE BAŞKANLIK

D’HONDT SİSTEMİ VE BAŞKANLIK

 

           7 Haziran seçimleri; Gezi, 17-25 Aralık kumpaslarının sandık versiyonu olarak okunabilir mi?

           Katılır ya da katılmazsınız; her ne kadar açıkça dillendirilmese de işleyişi ve sonuçları itibariyle D’Hondt sistemi uygulanan 7 Haziran seçimleri, Sayın Erdoğan’ı hedef alan Gezi, 17-25 Aralık’ın sandık versiyonudur. Seçim sonrası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan açıklamalar da bu tespitimizi doğrulamaktadır.

           Bu da gösteriyor ki darbe sadece asker, emniyet ve yargı ile olmuyor, sandıkta da oluyor! 7 Haziran’da bunun çarpıcı bir örneğini gördük. Bu tür demokratik manipülasyonların ancak başkanlık sistemi ile önüne geçilebilir.

            Ne demek istediğimi, şöyle izah edeyim:

            Merhum Turgut Özal ile kabuğunu kıran Türkiye; 2002’den itibaren Erdoğan’ın öncülüğünde çok yönlü bir değişim ve dönüşüme girdi. Milletin üzerindeki askeri, siyasi, bürokratik vesayetler, ekonomide IMFipoteği kaldırıldı.Kültür, teknoloji ve kalkınmada millî ve yerli olana öncelik verildi.

            Türkiye; 12 yıl kesintisiz AK Parti iktidarlığında istikrarlı bir şekilde gelişti, büyüdü; ihracat 29 milyar dolardan 156 milyar dolarlara çıktı, kişi başı gelir ve refah belirgin bir seviyede arttı.

            Ülke bir uçtan bir uca duble yollar, tüneller, hava limanlarıyla donatıldı. Metro, hızlı tren yaygınlaştırılmaya başlandı. Her ile üniversite kuruldu, eğitim ve sağlıkta büyük reformlara girişildi.

           Dahası;üçüncü köprü, dünyanın en büyük hava limanı, Körfez Geçişi, Marmaray tüp geçidi, Kanal İstanbul gibi fevkalâde uç projelerin yanı sıra, küskün Osmanlı coğrafyası ile yeniden el sıkışıldı.

            Nükleer enerji ve teknolojinin ilk defa bu dönemde ülke ekonomisine kazandırılması yolunda projeler başlatıldı. Avrupa’nın nükleer araştırma merkezi CERN’le ortaklık gerçekleşti.

             İşte bu muhteşem tablo, kendileri resesyona giren Türkiye’nin Avrupalı rakiplerini kıskandırdı. Eskiden, Türkiye’nin böyle güçlenmeye başladığı dönemlerde askerî darbe yapıyorlardı. Artık o imkân kalmayınca AK Parti’yi durdurmak için Gezi, 17-25 Aralık gibi emniyet-yargı darbesini denediler ancak Erdoğan’ın kararlı ve dik duruşu sayesinde başaramadılar.

            Erdoğan, halkın doğrudan oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildi; AK Parti’nin başına da “Stratejik Derinlik” uzmanı Prof. Ahmet Davutoğlu geçti. Bu gelişme AK Parti’yi daha da güçlendirdi.

            AK Parti’yi durdurmak için bu defa sandıkta “demokratik darbe” yapmayı planladılar. Yüzde 10 barajlı D’Hondt sisteminin asimetrik sonuçlar doğuran bir işleyişi vardır. Buna göre; CHP ve MHP’nin yanı sıra HDP’ye de baraj atlatabilirlerse; AK Parti’nin yüzde 44’den az oy alması durumunda çıkaracağı milletvekili sayısı, tek başına hükümet kurmaya yetmeyecektir.           

            Bu planı gerçekleştirmek için; iç ve dış muhalifler(tanıtım, medya, eşcinsel aday, ödünç oy, sandıkta PKK terörü dâhil) bütün imkânlarını seferber ettiler. Ekonomik realiteden kopuk vaadlerle halk, yoğun bir propaganda bombardımanına tutuldu. D’Hondt hesapları tuttu ancak AK Parti her şeye rağmen yüzde 41 oy aldığı için hedeflerine tam ulaşamadılar.AK Parti oylarını birkaç puan daha düşürebilselerdi Türkiye tepetaklak olmuş, dibe vurmuştu.

            Ülkemizde ilk defa 1961 seçimlerinde uygulanan D’Hondt sistemi,manipülasyonlara her zaman açık olmuştur. 7 Haziran kadar şiddetli olmasa da geçmişte de örneklerini gördük. Bu tür münipülasyonlar ancak doğrudan halk oyunu esas alan başkanlık sistemiyle önlenebilir.

            Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlara çıkmış ise de; 7 Haziran’da başkanlık sisteminin de oylandığı, halkın istemediği yönündeki görüşlere kesinlikle katılmıyorum. Başkanlık sistemi iyi anlatılır ve ilk fırsatta referanduma sunulursa, yüzde 50’nin çok üzerinde “Evet” çıkacağını düşünüyorum.

 

SEFA KOYUNCU I HABERREVİZYON DERGİSİ

 

 

Dosyalar