Başbakan Erdoğan’a Açık Mektup - 2

YAŞADIKÇA I BAŞBAKAN ERDOĞAN'A AÇIK MEKTUP - 2 

Muhterem Başbakanım; başlattığınız, “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” ile Kürt kardeşlerimizin kültürel problemlerini çözmeniz, bu ülke insanına yaptığınız tarihî hizmetlerin en başta gelenidir. TRT Şeş’in Kürtçe yayına başlaması, Kürtçe neşriyâtın serbest bırakılması ve nihâyet Kürtçenin okullarda seçmeli ders olarak okutulması, bölücü mihrakların istismâr vâsıtalarını büsbütün ellerinden almıştır.

Başlattığınız dil ve kültür açılımının devamında da mutlaka millî bir strateji izlenmeli, Kürtçe dil ve edebiyat eğitiminde inisiyatif, bölücü Avrupalılara bırakmamalıdır.

Türkoloji, A’dan Z’ye Batılılar tarafından kurulmuş, yönlendirilmiş ve hâlen de yönlendirilmektedir. Türkçenin bir ağzı olan Kürtçenin, ırkçı bir yaklaşımla uzun yıllar dışlanıp, bugün ayrı bir dil olarak karşımıza çıkarılması da yine Türkoloji’yi yönlendiren Avrupalıların sinsi planlarından biridir.

 

 TÜRKÇE-KÜRTÇE KARDEŞTİR

 Avrupa Birliği Komisyonu ve İstanbul İsveç Başkonsolosluğu’nun mâlî desteği ile Tarih Vakfı koordinatörlüğünde hazırlanan “Ortaöğretim Kürt Dili ve Edebiyatı” ders kitabında öne sürüldüğü gibi Kürtçe, ayrı bir dil değildir. Eğitimci-Sosyolog Seyyid Ahmed Arvasî’nin, “Doğu Anadolu Gerçeği” kitabında, kelime ve cümle yapılarını karşılaştırarak ispat ettiği gibi Kürtçe, Türkçenin yıllarca ihmâl edilmiş Doğu Anadolu ağzıdır. Prof.Dr.Tuncer Gülensoy ve başka bilim adamlarının da bu tezi destekleyen çok sayıda çalışması mevcuttur.

S. Ahmed Arvasî’nin, “Kürtçe, çok miktarda Türkçe, Farsça ve Arapça kelimeden oluştuğu için istismâra son derece açık bir alandır” sözleri gerçeğin ifadesidir. Kürtçe’ye kim sahip çıkarsa, Kürtleri o yönlendirecektir ki, ilk defa siz sahip çıktınız. Bu sahiplenmenin devamında, Kürtçenin, Türkçenin Doğu Anadolu ağzı olarak öğretilmesi ve bu yönde programlar geliştirilmesi ile problem kökünden çözülecektir.

-Böylelikle, “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” degerçek hedefine ulaşmış olacaktır.

 

OTOMATİĞE BAĞLI TASFİYE

Değerli Başbakanım; Türkçenin ilk dönemlerinde bâzı kelimelerde görülen “ünlü uyumu”, Türkler İslâmiyete girdikten sonra, gâyet tabiî olarak bu medeniyetten çok sayıda kelime almaları neticesinde fonksiyonunu kaybetmiş, müzelik olmuştur.

Selçukluve Osmanlı Türkçesi’nde “ünlü uyumu” kuralı yoktur!

700 kelimelik ilk Türkçe’de varsayılan bir kuralı, aradan geçen 1300 yılda gelişimini tamamlayarak, 600 bin söz ve kavram varlığına ulaşan Türkiye Türkçesi’ne uygulayıp, cımbızla kelime seçerek, “ünlü uyumu”na uyan Türkçe’dir, diğerleri değildir demek, kelime tasfiyesini otomatiğe bağlamaktır!

Türkçenin istikbâlini karartan, “Ünlü uyumu” kuralı kadar tehlikeli bir uygulama da,  “sertleştirme kuralları”dır. Kelime gövdelerindeki “b”lerin “p”ye; özel isimler dâhil, kelime sonundaki, "b,c,d,g" harflerinin  “p,ç,t,k”ya dönüştürülmesi;  "f,h,s,ç,ş,p,t,k" harfleri ile biten kelimelerden sonra gelen ve “b,c,d,g”yumuşak ünsüzleri ile başlayan eklerin sertleştirilerek, “p,ç,t,k”ya çevrilmesi, nâzik Türkçe’yi dünyanın en kaba dili hâline getirmek üzeredir.

Sayın Başbakanım;

Batılıların, Türkçe’yi bozarak, bizi, İslâm kültüründen koparma planının en etkili aracı olan “otomatik tasfiye kuralları” müfredattan çıkarılmalı, akademik araştırma alanına terk edilmelidir.

-Batı menşeli Türkoloji’ye de, “Bir dakika!” demenizin vaktidir!..

SEFA KOYUNCU I TÜRKİYE GAZETESİ - 04.11.2012

 

 

Dosyalar