Konular
Resûlullah Efendimiz
Üçüncü Yeni
Ahiret ve Ölüm
Alimler ve Evliyalar
Başarı
Batı ve Türkiye
Doğa ve Çevre
Dış Politika ve Dünya
Dinimiz ve Ehl-i Sünnet
Eğitim
Ekonomi
Gençlik
Güncel ve Aktüel
İlim, Bilim ve Teknoloji
İnsan ve Toplum
İstanbul
Kültür ve Sanat
Muhâfazakâr San’at
Savaş
Sevgi ve Hoşgörü
Siyaset
Tarih
Terör
Türk Dili ve Edebiyatı
Türk Cumhuriyetleri
Türkiye
Zaman & Vakit
SEFA KOYUNCU
ÜÇÜNCÜ YENİ
ŞİİRLER
Şiirleri
İğnelik
Rubâi
Nükteler
YAZILARI
Yazıları
Üçüncü Yeni
Yaşadıkça
Erdoğan'a Mektuplar
HİKAYELER & MİZAH
RÖPORTAJ & HABER
Röportajlar
Haberler
SEYDİŞEHİR
SEYDİŞEHİR
FOTOĞRAFLAR
OBJEKTİFİNDEN
KİTAPLARI
VİDEOLAR
VEFATININ ARDINDAN
Etiket: nükte
ZAMANIN KIYMETİ
Makinayla görülür şimdi pek çok işimiz,
Teknik ilerledikçe artar oldu vaktimiz.
Bilmiyoruz kadrini ele geçen zamanın,
Rahata kavuştukça gevşedik galiba biz!
MODERN İLMİN KAYNAĞI
Hazret-i Âdem ile başladı medeniyet,
Modern ilmin kaynağı elbette İslâmiyet.
Teknoloji bugüne ulaştı adım adım,
İlerledi zamanla her sahada cemiyet.
BAŞARININ ŞARTLARI
Başarının üç şartı: “Zaman, mekân ve imkân.”
Çalışmaktır biri de ihlâs ile durmadan.
Başarır kolaylıkla “zor” denilen işleri,
İnsanlığa hizmeti gâye edinen insan..
NASIL DA ALDANMIŞIZ!...
Yalan yanlış bilgiye nasıl da aldanmışız,
Dış Türkler’den yıllarca habersiz yaşamışız.
Okutulan uydurma kitaplar sâyesinde,
Târihi biz sâdece Eski Yunan sanmışız!
ÂLİLERİN ÇİLESİ
Bir âlimin çilesi ihlâs ile muhakkak,
Kitaplar arasında gece-gündüz uğraşak.
Okuyup ince ince, yüzbinlerce sayfayı,
Doğruları yazarak neştermeye çalışmak.
DANIŞMAK
Sakınalım yanlıştan, doğrusunu alalım,
Geçmişe bakalım da bileleri, bulalım.
Danışılır ehline dünyâ işleri bile,
Din işini de elbet bir ehline soralım!
YAŞAMAK İŞKENCEYDİ
Ortaçağda Avrupa, vahşet kokan sahneydi,
Krallar birer zâlim, vatandaş da köleydi.
İnsan yerine konmaz, ezilirdi kadınlar,
Kralların emrinde yaşamak işkenceydi.
TÜRBELER
Ne güzel, sıra sıra câmiler ve kubbeler,
İhtimâmla korunuz yurdumuzda türbeler.
Bir mübarek zât vardır, muhakkak ki içinde,
Bir türbeye ceddimiz kıybet verdiyse eğer.
HİZMET
Hak Resûl ile Eshâb-ı neşreyledi bu dîni.
Açıkladı âlimler yazdı dînin emrini,
Tarandı birer birer, en kıymetli eserler,
Türkiye Gazetesi topladı hepsini.
MEVLÂNÂ
Gönüllerde Mevlânâ, gönüllerde Mesnevî,
Sevgisiyle doludur mü’minin gönül evi.
Manevî mimarları ma’nevi dünyamızın,
Yüce Mevlânâ ile Sadrettin-i Konevî.
KURTULUŞ
Yükselsen de ilimde, bilgin olsan her fende,
Zirvelerde gezinsen, dünya koşsa peşinde,
Acınacak haldesin, eğer mü’min değilsen,
Zirâ kurtuluş yolu, ancak İslâ dîninde.
MEVLÂNÂ’YI ANMAK
Bu nasıl anlam, nasıl yanmak, anlayan var mı?
Mevlânâ gibi bir velî, ney, dümbelek çalar mı?
Raksederek sahnede, O’nu andık sandılar,
Mevlânâ’yı gerçekten seven böyle yapar mı?
DARWİN NAZARİYESİ
Çok çirkindir insana “maymun dölü” denmesi,
İlmin yüz karasıdır iftiranın böylesi.
Duramazdı elbette hakiki ilme karşı,
Artık çöp sepetinde Darwin nazariyesi.
İLLE ANA KUCAĞI
Şu çocuklara bakın, için için yanıyor,
Belki de her birine özenle bakılıyor.
Yetim ve öksüz değil, fakat dokunsan ağlar,
Kreşteki çocuklar ana-baba arıyor.
SEFÂLET
Avrupa’nın kültürü yaramadı bir işe,
Mâni olunamıyor, artık kötü gidişe.
Baş gösterdi sonunda bir isrâf sefâleti,
Batı medeniyeti, çoktan geçti inişe.
NE YAZIK
Her sahada zaferle dolu iken mâzimiz,
Geçmişinden habersiz yabancılar gibiyiz.
Halbuki Avrupa’ya hem de yüzlerce defa,
İnsanlık dersi veren bir millet değil miyiz?
BÂTILDAN KAÇIŞ
Bâtıldaki insanlar bir kurtuluş arıyor.
Sapıkların yüzünden kimi dinsiz oluyor.
Kimi de inceliyor birer birer her dîni,
Yücel İslâm dîninde hemen karar kılıyor.
HADDİNİ BİLEN
İnsanoğlu şöyle bir incelese kendini,
Çok kuvvetli olsa da görüverir aczini.
İnanır seve seve teslim olur Rabine,
Rabbini bilen ise, bilir elbet haddini.
YOLUN SONU
Kılavuzsuz gidilen yolculuk mâcerâdır,
“Ben bilirim” demekse, püsküllü bir belâdır…
Dinde ise hele bu pervasızca hareket,
Yolun sonu ya kâbus, ya korkulu rü’yâdır…
İNSANLIĞIN REHBERİ
Âlemlere rahmettir İki Cihân Serveri,
Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali hazretleri,
Parlayan bir yıldızdır yüce İmâm-ı a’zam,
Büyük müceddîdlerdir insanlığın rehberi.
KANAAT GEM’İ
Huzur olmaz, ihtiras sana rehber oldukça,
İnsan doymaz; aç gözlü, azgın nefse uydukça,
Dünyâyı versen “az” der; yetmez Merih, hattâ Ay,
Arzulara kanaat gemi vurulmadıkça.
DEĞER Mİ?
Dünyâ için değer mi, kırmak insan kalbini?
Öfkelense de kişi tutmalıdır dilini.
‘Dostsuz kalır’ demişler, ‘kusursuz dost arayan’
İş kusurlu olana uzatmaktır elini.
HESAP GÜNÜ
Bir lütuftur insanın şu dünyaya gemesi,
Kaderidir dünyâda ömür sürüp ölmesi.
Muhakkaktır mahşerde can verilip yeniden,
Huzûr-u İlâhî’de bir gün hesap vermesin
GENÇ NESİL?
Yeni nesil çığ gibi, gözümüz hep onlarda,
Kaybolun gitmesinler oyunlarda kumarda.
Küçülmesin şimdiden,, yarının büyükleri,
Takılıp kalmasınlar, hâince tuzaklarda.
ilk
16-30
31
32
33
34
35
36
37
38