SOLUN İŞ HAYATINDAKİ MENFÎ TESİRLERİ
Solun milliyetçi kalkınmayı engelleme gayreti içinde bulunduğu ve maalesef başarı gösterdiği sahaların başında iş hayatı gelir. Aziz Milletimizin, büyük meblağlar sarfederek meydana getirdiği fabrikalarda dönen dişlilerin, işleyen dişlilerin durduğunu görmek, sadist bir zevk unsurudur sol için. Milletimizin tarihi azim ve çalışma şevkini kırmak için, iş yerlerinde azami bir gayret sarfetmekte ve bu ihanetine pasif direniş adını vermektedir. Birçok Anadolu gencinin bilmeyerek solun bu propagandasına aldandığı esefle görülmektedir. Halbuki bu milliyetçi kalkınmayı akim bırakmak, kökten kurutmayı istemektir ve emperyalizmin gayesidir.
“Hakkınızı alamıyorsunuz ki, ne diye çalışacaksınız” şeklinde dizilmiş bu ihanet cümlesi, iş yerlerinde siyasî atmosferin basıncına göre bazen fısıltı hâlinde bazen yüksek sesle ve bazen de terrane hâlinde çok söylenmiştir. Bu günlerde de fısıltı safhasında telkini devam etmektedir.
Anadolu’nun falan beldesinden gelerek, şehirde işe girmiş olmanın, kendine bir yuva kurup rahat ve huzura kavuşmanın sevinci içinde azimle, şevkle işe sarılan bir genci, günün birinde tezgahını terkederek bir köşede dokuztaş oynadığını yahut duruma müdahale eden amirine karşı geldiğini görürseniz şaşırmayın. Zira bu işi yapan, bu Anadolu civanmerdinin ecdadından aldığı terbiye değil, solun yaptığı tahribatın neticesidir.
Tür işçisi, hakkını almakta olduğu pek âlâ bilmektedir. Onun içindir ki genel grev çağrıları kimseyi yerinden kımıldatamamış hatta ekseriyetin nefretine mucip olmuştur. Göstermelik işçi hadiseleri ise, mahdut sayıda militanın organize edilmiş hareketinden başka bir şey değildir. Buna mukabil solun gayretleri, ister kamu ister hususi müesseselerde olsun bir atâlet salgınına sebep olmuştur. Ekonomi hayatımızda derin yaralar açan, insanımızı buhrana sürükleyen bu hastalık, maalesef mekteplerde ve devlet dairelerinde de aynı mikyasda mevcuttur.
Solun bir diğer ihanet tarzı da bilindiği gibi alet ve cihazları sabote etmektir. Milyarlarca liraya mal olan fırınların havaya uçurulduğunu geçmiş yıllarda gördüğümüz gibi, yakılan ormanların ve hatta uzun zamandır enerji sıkıntısına sebep olan santral ârızalarına aynı zihniyetin sebep olduğu kuvvetle tahmin edilmektedir. Bu âşikare olanı, bir de bu ihanetin sessiz işleyişi vardır kî selâhiyetlerini kullanarak nice optik ve hassas cihazları bakımsızlığa terkederek, kasden bozarak iş göremez hâle getirmeleridir. Tıpkı mekteplerde talebeye ders öğretmedikleri gibi.
Bugünkü teknik ve idârî kadroların ekseriyetle CHP zihniyetiyle yetişen kimseler olduğu malumdur. Maddî ve manevî kalkınmamızın önünde çin seddi gibi duran yegane âmil de budur. Milyiyetçi hükümetin müdür, umum müdür tayin etmesi bu tahribatı önlemeye kâfi gelmemektedir. Bu noktada en bâriz misal TRT’dir. Esasta ise hiçbir müessese TRT’den farklı değildir. Hakîkat odur kî, bu çin seddinin aşılmasında, bütün milliyetçilerin birlik şuuru içinde hareket etmesi şart olmaktadır. Bu birliğin hâsıl olmasına mani olan herkes, CHP’nin işlediği büyük çapta tahrîbatdan aynı derecede mes’ûldür.
SEFA KOYUNCU I 1977 I TÜRKİYE GAZETESİ