SEYDİŞEHİR OLAYLARI VE ORTAYA ÇIKAN GERÇEKLER I 1-2
Ülke çapında, belkide târihin en kanlı zulmü irtikap edilmektedir. CHP’nin târihî karakteri, bu defa kızıl ideolojilerle kaşarlanmış bir şekilde yeniden hortlamış, necip Türk milleti zulüm hâline gelen anarşi ve komünist tedhişçilerin pençesi altında inim inim inlemektedir. Binbir entrika ile ülke idaresini ele geçiren sol, tamamen oligarşik usullerle, millî müesseseleri dejenere etmiş, partizanca maksatların âleti hâline getirmiştir. Zulme, haksızlığa mâruz kalan vatandaş, şikâyet merciî olmak durumunda bulunan müesseselere arz-ı hâl etmek yerine, zulmü sineye ekmeyi tercih eder hâle gelmiştir.
Memleketin imar ve terfiinde yegane âmil olan yüzlerce ilim adamı, öğretmen, öğrenci katledilmiş ve âeta Lenin’in (Aktif elemanları, en kısa zamanda mümkün olduğu kadar çok öldürün ki, bize az iş kalsın) şeklindeki kızıl ihtilâl parolası tahakkuk ettirilmiştir. Muhtelif vilâyetlerimizde ve son olarak Kahramanmaraş’ta vukua gelen korkunç katliamda, yüzlerce masum insan kurşunlanmış, kundaktaki bebeklere varıncaya kadar, otomatik silahlarla delik deşik edilmiştir. Ancak kızıl vicdanların târihte benzerini sergilediği bu vahşet tablosu, milletimizi derin eleme gark etmiş, gözyaşlarına boğmuştur.
Enternasyonal solcu liderin, hükümet başı olmasından buyana komünizmin fârik vasfı olan ‘devletçilik’ üzerinde ısrarla durulmuş, kızıl gâyelerini her fırsatta duvarlara kocaman harflerle yazan tedhişçilerin himaye edildiğine dair yüzlerce vesika ortaya çıkarılmıştır.
Bugünkü sol hükümet ve emrindeki TRT, âdeta müsabaka idâre eden hakemler gibi, garip bir pozisyona girmiş, (Anarşi, soldan olduğu kadar, sağdan da geliyor) şeklinde ortaya attığı faraziyayı isbatlamaya uğraşmakla vakit geçirmektedir. Hükümet, bu muhayyel müsabakada hakemlik pozunu sürdürürken, kızıl teröristler vatan sathında tedhiş hareketlerine hız vermiş, doğuda yeni pâyitaht ilân edilmiş, kalelere kızıl bayrak çekilmiş, büyük çapta katliamlar tertip edilmiş, (Kurtarılmış bölge)ler tahakkuk ettirilmiştir. Seydişehir de bu akîbete düçâr olan beldelerimizden biridir. Hem de olaylar ve müsebbibleri berrak bir şekilde görülebilmekte, hükümetin teröristlerle iç içe olduğuna dair vesikalar ortaya konabilmektedir. Nitekim, olayları mahallinde tedkik etmek üzere, Seydişehir’e giden muhalefete mensub mebuslar, gördükleri vahim manzara karşısında; ‘Seydişehir’de devlet yok, DİSK yönetimi var!’ demişlerdir.
Üyeleri, DİSK militanlarının taarruzuna uğrayan milliyetçi sendika idarecilerinin, tahkikat için gelen mebuslara verdiği bilgiler şöyledir:
“Seydişehir’de aylardır devlet hâkimiyeti yok, savcı, kaymakam ve tesis başkanı partizanca davranmakta, tedhişçilere yardım etmektedir. İşçi olmadıkları hâlde fabrika sahasına sokulan DİSK militanları tarafından maksatlı olarak olay çıkarılmakta ve birçok arkadaşımız suçsuz yere hapse atılmaktadır. Yüzden fazla arkadaşımız sebepsiz yere işten çıkarılmış, yerlerine ikiyüz kadar militan alınmıştır. Bunlar işe alınırken ehil olmalarına bakılmamış, imtihan listelerinde isimlerin karşısına, devrimci veya faşist ibaresi konularak değerlendirme yapılmıştır. Bu militanların işi gücü fabrika sahasında dolaşmak, olay çıkartmak ve tehditle işçileri DİSK’e üye yapmaktır. İkibin civarında arkadaşımız, taş, sopa ve silah tehdidi altında Maden-iş binasına sokulmuş, tehdit altında DİSK’e üye yapılmıştır. Başkanı CHP’li olan belediyeye ait otobüslere, evlerine dönmek üzere binen işçiler, doğruca Maden-iş binasına götürülmüştür. Saatlerce burada tehdit altında tutulan arkadaşlarımız, fabrika giriş kartları ellerinden alınmış olarak salıverilmişlerdir. Sokak hâkimiyeti militanlara terkedilmiş, kimse evinden çıkamaz hâle gelmiştir. Evine girerken başına demirle vurulan, yolda kurşunlanan, taş ve sopayla yaralanan pek çok arkadaşımız hâlen tedavi altındadır. Günlerce, hatta aylarca devam eden bu olaylara, bütün ikazlarımıza rağmen seyirci kalınmaktadır.”
Tedkikâk için gelen, muhalefete mensup mebuslara (31 Mayıs 1977) tarihli gazetelerde çıkan, Seydişehirle alâkalı bir haber gösterilerek, bugün vukua gelen hadiselerin kökünün çok öncelere dayandığına dikkat çekilmek istenmişti. Bu haberde, İzmir-Bornova mitinginde Bülent Ecevit’in (Seydişehir faşizme mezar olacak) dediği bildirilmektedir. Ayrıca, fabrika idâresi tarafından, DİSK militanlarına verilen târihsiz görev pusulalarının fotokopileri gösterilmiş ve DİSK tarafından dağıtılan bildirinin birer sureti verilmiştir. DİSK, Maden-iş 15. Böle temsilciliği tarafından yayınlanan bu beyânatın alâkalı kısmı şöyledir:
“Bu kazanımda Enerji ve tabiî kaynaklar bakanı Sayın Deniz Baykal’ın, CHP genel sekreteri sayın Mustafa Üstündağ’ın, Konya milletvekillerinin, CHP ilçe örgütünün, CHP gençlik kollarının omuz omuza verdikleri çabalarının payı büyüktür. Bu fedâkarlıklarından dolayı teşekkürü borç biliriz.)
Görüldüğü gibi, DİSK bu bildirisinde, hükümetten ve bütünüyle CHP teşkilâtlarından destek gördüğünü itiraf etmekte ve hükümet yetkililerine alenî teşekkürde bulunmaktadır.
Muhalefete mensup milletvekillerinin Seydişehir’deki incelemelerini tamamladıktan sonra basına yaptıkları açıklama şöyledir. (Evecit hükümeti İşçi-İşveren münasebetlerini, devlet işletmelerinde çalışma barışını perişan etmiştir. Bunun utanç verici bir örneği bu hükümet kurulduğundan beri Seydişehir’de sergilenmektedir. Seydişehir’de devleti temsil etmesi gereken Kaymakam ve Cumhuriyet Savcısı, fabrikadaki grup âmiri ve Belediye reisi ile birlikte görevlerini suiistimal etmektedirler.
Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nde anayasa ve iş hukuku çiğnenerek DİSK’in hâkimiyeti kurulmak istenmektedir. Bu hakimiyeti sağlayabilmek için işyerinde tam yetkili olan Türk-Metal sendikasına kayıtlı işçiler silah zoruyla fabrika içinde ve fabrika dışında tehdit edilmektedir. Geçtiğimiz afta Konya Eğerlisi belediyesine âit otobüslerle silahlı ve sopalı komünist militanlar Seydişehir’e taşınmıştır. Bunlar kaymakamın, savcının ikaz edilmelerine rağmen gerekli tedbirler alınmadığından aksike güvenlik kuvvetleri militanları koruduğundan işçiler silahla sopayla sürüklenerek DİSK’e götürülmüşlerdir.
Kaymakam devlete sâhip olacak yerde Seydişehir’de anarşiye sâhiptir. Olayların bizzat tertipçisi kaymakam ve savcıdır. Savcı anarşinin Seydişehir de babasıdır. Kendisine bu durumu şikâyet eden işçileri CHP militanı sivil savunma uzmanına göndermiştir. Sivil savunma uzmanı fabrikaya yerleştirilmiş anarşistlerle birlikte işçileri dövmüş, dövmediğini de tehdit etmiştir.
Savcı şâhitler önünde, olayı bizzat yaşayanların önünde aynen şöyle demiştir:
“Yaşamanız için DİSK’e kaydolun, sizin iş hayatınızın devamı ancak DİSK’e geçmekle mümkündür. Sizin sol karşısında ne gücünüz olabilir.”
Bu savcı başta olmak üzere, haysiyetini ünütmüş bütün devlet memurlarının Türkiye’de hakkın ve hakikatın gücünü görecekleri gün çok yakındır. Bu olay Seydişehir’de devletin sahipsiz kaldığının kesin delilidir. Durumu yerinde inceledik. Sayın Cumhurbaşkanına, Başbakan Vekiline, İçişleri Bakanına telgrafla devletin anarşiye mağlup edildiğini bildirdik. Telefonla aradığımız Adliye Vekili’nin telefona çıkan müsteşarına şehrin caddelerinde izinsiz yürüyüş yapan anarşistlere seyirci kalındığını, bu duruma son verilmezse Seydişehir’de çok tehlikeli olayların olabileceğini anlattık.”
Türkiye, Ecevit’in gölgesinde zulüm, haksızlık, suiistimal yapanların çiftliği değildir. Ortaçağ işkenceci kafasıyla devleti tahrip edenleri Meclis kürsüsünden de teşhir edeceğiz.”
SEFA KOYUNCU I 29.12.1978