Sanatta Türk-İslam Baharı - Türkiye Gazetesi - 14 Ekim 2012

SANATTA TÜRK-İSLÂM BAHARI

 

Uyan sevdiğim gençlik, bütün ümmîdler sende,

Uyan ey Anadolu, ey azîzler diyârı!

Asr-ı se'âdetdeki adâlet, yeryüzünde,

Yeniden te'sîs olsun, gelsin islâm behârı!

 

Sanat ve edebiyattaki son gelişmeler, bana, birinci kısmı 1956 yılında neşredilen,

Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye kitabında yer alan (s 385) yukarıdaki şiiri hatırlattı.

Bahar müjdecisi diyebileceğimiz, günümüzdeki hareketlenmenin satırbaşlarını şöyle sıralayabiliriz:

Acı tecrübelerden sonra nihâyet kendi kültürümüze, öz benliğimize dönmenin önemini topyekûn kavrama noktasındayız.

-Aslımıza rücû' ediyoruz.

Sâdece halk olarak biz değil, devletin en yüksek kademelerindekiler de kültür ve sanatta millî duruşun önemini

yüksek sesle dillendiriyor.

-Sevindirici olan da bu!

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, ne diyor?

-Muhafazakâr sanatın normlarını oluşturmalıyız!

 

SANAT TOPLUM İÇİNDİR

 

Peygamber Efendimize, "ifâde özgürlüğü" bahânesiyle hakareti önlemek için yasal düzenleme talimâtı veren ve

BM nezdinde teşebbüslerde bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Tiyatroları özelleştiriyoruz"

açıklamasını yaparken, ne demişti?

 

-Bunlar sanatı toplum için değil, sanat için yaparlar!

Bu, Batılı Romantiklerin tezidir.

 

Bizim kültürümüzde ise sanat toplum için icra edilir.

Sultan İkinci Murad Han'ın emriyle Kâbusnâme'yi Farsça'dan Türkçe'ye çeviren Mercimek Ahmed'in nasihati neydi?

 

-Şâirler, şiiri halk için yazar, kendileri için yazmazlar!

Nihad Sâmi Banarlı, 1970'lerde yayınladığı beyannâmede (manifesto) ne diyordu?

 

-İnsanlık bu aşırı romantizmden bıkıp, klasizme dönecek!

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, yazdığı vezinli kafiyeli bir şiiri televizyonda kendisi okumuştu.

Şiirin başlığı şöyleydi:

-Bir şiir istiyorum!

 

ÜÇÜNCÜ YENİ DÖNEM

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Şehir Tiyatroları'nda sahneye konan, "Günlük Müstehcen Sırlar" oyununu

bir makâlesinde eleştiren Prof. Dr. İskender Pala; malûm kesimin tepkileri karşısında sesini daha da yükselterek,

"Muhafazakâr Sanatçının Manifestosu"nu yayınladı.

 

Prof. Dr. Uğur Derman ise, "Muhafazakâr sanat olur mu?" sorusuna, "Evet" cevabını verdi.

TBMM'de Türkçenin problemleri üzerine son yılların en muhteşem konuşmasını yapan Beşir Ayvazoğlu,

TGC'nin Basın Müzesi'nde düzenlediği toplantıda da "Muhafazakâr sanat; birikimi korumaktır, ideoloji değil bir duruştur" dedi.

 

Diğer taraftan, İlahiyat Fakültelerinde İslamî Türk Edebiyatı, ders olarak okutulmaya başlandı.

Yağmur dergisi, İslamî Türk Edebiyatı Sempozyumu düzenledi.

 

Demek oluyor ki günümüzde, nihaî noktada birbiriyle kesişen üç yeni edebî cereyan var:

Yeni Klasizm-Muhafazakâr Sanat ve İslamî Türk Edebiyatı.

Sanatta Türk-İslâm baharı diyebileceğimiz bu millî uyanış hareketlerine biz yıllar önce,

Üçüncü Yeni adını vermiştik. (Bkz. Muammer Erkul, Üçüncü Yeni, Türkiye gazetesi, 18 Şubat 2007)

 

Ayrıca, Türkiye gazetesinde, Üçüncü Yeni sütun başlığıyla (24 Nisan-18 Eylül 2011 tarihleri arasında) yayınlanan

25 yazımda, meseleyi birçok yönüyle ele aldım.

 

Gelelim sanat-siyaset ilişkisine:

"Tek Parti (CHP) dönemine Birinci Yeni (Garip), Demokrat Parti dönemine İkinci Yeni hakimdi" tespitini yapan

Yrd. Doç. Dr. Hasan Aktaş'ın, "Adalet Partisi neden bir Üçüncü Yeni çıkartamadı?" sorusuna cevap,

yarım asır gecikmeyle geldi.

"Yort savul", Sayın Aktaş!

-Üçüncü Yeni'yi AK Parti çıkartıyor!..

 

http://tg.com.tr/makaledetay.aspx?ID=552014

 

Segfa KOYUNCU - Türkiye Gazetesi - 14 Ekim 2012

 

 

Dosyalar