KÜLTÜREL BOYUT I OSMANLILARIN TÜRKÇE’YE HİZMETİ
Tarihçi-yazar Yılmaz Öztuna, 1976 yılında Lise 3. Sınıflar için hazırladığı Tarih kitabı’nın 438. Sayfasında şöyle bir sual soruyor:
- İslam dininin, Türkçe ve Türlük’ü muhafazadaki rolünü misallerle anlatmaya çalışınız.
Ne dersiniz? Kendimizi o yılların lise öğrencisi yerine koyup, Yılmaz Hoca’nın verdiği ödevi yapmaya çalışalım mı?
Uzağa gitmeye gerek yok. En birinci misal biziz! Biz Anadolu Türkleri. Miladi 11. Asırda şanlı, şerefli ecdadımız Oğuz Türkleri, İran’dan geçerek, Malazgirt Zaferi’nden sonra, Bizans elinde bulunan Anadolu’yu fetihleri sırasında bu topraklara İslam dini ile müşerref olarak gelmişlerdi. Bugün aradan asırlar geçtiği halde, ancak Müslüman olarak kalışımız sayesinde, yine aynı topraklarda oturuyor ve dünya siyasetinde giderek önemi artan bir misyonu temsil ediyoruz. Müslümanız, Türküz, Türkçe konuşuyoruz.
Gaznevi hükümdarları emrinde, Kalaç ve Türk boylarının, Hindistan’a olan yayılmaları bize benzer ki, buralara İslam dinini ve medeniyetini de götürdüler. Bugün Hindistan’da 100 milyonu aşan bir Müslüman topluluğun bulunması bu yayılma hareketinin neticesidir.
Yine 11. Yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinden, Balkanlar’a doğru giden ve içlerinde bir kısım Oğuz Türkleri de bulunan Peçenek ve Koman Türkleri, Balkan Yarımadası’na yerleşti. Ne yazı ki, bunlar İslamiyetle şereflenmiyerek gelmişti. Etraflarını saran Hristiyan devletlerin baskısı ile kısa zamanda Türklüklerini, törelerini kaybettiler. Türkçeyi unuttular; eridiler, yok oldular. Hindistan’da, Anadolu’da ve başka yerlerde, bugün yaşamakta olan soydaşları gibi olamadılar. Bunlar niçin yaşayamadı? Bunlardan kim ve ne kaldı? Bu, niçin böyle oldu?
Görülüyor ki, Türk devletlerini ve milletlerini, ayakta tutan, yaşatan büyük ve başlıca kuvvet imandır ve İslam dininde çok kuvvetli bulunan adalet, iyilik, doğruluk ve fedakarlık kudretidir.
Anayurt’ta da durum aynı değil midir?
Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan’da Sovyet komünizmine karşı verilen ve zaferle neticelenen istiklal mücadelesinin dinamosu İslamiyet ve Türkçe olmamış mıdır?
Çinlilerin “Sinkiang” dedikleri Doğu türkistan’da ve hala Sovyet boyunduruğu altındaki muhtar cumhuriyetlerde Müslüman Türkler’in istiklal mücadelesi devam etmektedir.
Balkanlardaki Müslüman Türk varlığı Osmanlı’nın mirasıdır. Nasıl ki Anadolu’yu iskan eden Türklük, Orta Asya’dan gelmişse, Balkanları isyan eden Türklük’de 1350’lerde başlayan ve ardı arkası kesilmeyen dalgalar halinde Anadolu’dan Balkanlara geçmiştir.
Yine bu Osmanlı fetihleri neticesinde iki Balkan kavmi Arnavutlar ve Boşnaklar, İslam dinini kabul ederek, Türk Osmanlı kültür dairesine girmişlerdir. Bazı bölgeler, o kadar Türkleşip, İslamlaşmışlardır ki, 1878 ve 1912 facia, büyük göç ve imhalarına, Sırp vahşetine rağmen bugün de ayakta olup istiklal mücadelesini sürdürmektedirler.
Yılmaz Öztuna’nın sorduğu suale verdiğimiz bu cevaptan kaç puan alırız; göreceğiz. Zira üstad kaleminin başında; şu sıralar otoritesini konuşturuyor ve Türklüğün istikbaline matuf altın layihalar kaleme alıyor.
İşte, hepimizin beynine “dank” etmesi ve bugün muhatap olduğumuz gaileler (Ermeni-Rum-Batı) karşısında üzerinde düşünülmesi gereken şu üç cümle de onundur.
“Osmanlı, Türkün şaheseridir. Türk adeta Osmanlıyı oluşturabilsin diye halkedilmiştir. Hepimiz Osmanlının torunlarıyız.”
Gelelim Osmanlıların Türkçe’ye hizmetine: Siz, Osmanlı sultanlarının, devlet adamlarının “divanda, dergahta, bargahta” Türkçe’den başka dil kullandığını duydunuz mu?
SEFA KOYUNCU I 1998 – YENİ MERAM GAZETESİ