AVRUPA’NIN KALBİNE GİRDİK

AVRUPA’NIN KALBİNE GİRDİK

 

           54 yıldır gözlemci olarak kapısında beklediğimiz CERN’e, parasızlıktan giremiyorduk!

           Türkiye’nin CERN’e ortak olması medyada gereken ilgiyi gördü, kamuoyunda beklenen yankıyı buldu mu?

           Hayır!

           Peki, niye?

           Anlaşılan o ki, ülkemizde CERN’nün önemi yeteri kadar bilinmiyor. Ya da biliniyor da kıskançlıktan çıt çıkmıyor. Yok yok belki de bu ilgisizlik, CERN’ün sâdece “BigBang” deneyleri yapılan fantastik filmler platosu gibi lanse edilmesinden kaynaklanıyor.

           Halbuki bu, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini ve nereye gideceğini göstermesi bakımından son 50-60 yılın en önemli olaylarından biridir.

Yahu CERN’e girdik, CERN’e; teknolojinin kalbine, dünyanın en büyük araştırma laboratuvarına, Avrupa’nın NASA’sına tam üye olduk!

            Peki, şimdiye kadar niye üye olamıyorduk?

            Parasızlıktan!
            Anlatacağım:

            CERN, Fransa- İsviçre sınırında kurulu, dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuvarıdır. Yeni temiz enerji kaynaklarının araştırılması, yeni reaktör sistemlerinin geliştirilmesi, bilgisayar teknolojisi, tıpta tedavi ve teşhis uygulamaları, yeni elementlerin bulunuşu, CERN’de en önde gelen araştırmalardır. CERN; Parçacık fiziği araştırmaları, lazer fiziği, plazma fiziği, elektronik, telekomünikasyon, nanobilim, nükleer tıp ve radyoterapi, bilişim teknolojisi (yazılım geliştirme, bilgisayar mimarisi, bilgisayar ağ bilimi vb.), savunma sanayi ve mühendisliğin çeşitli dallarındaki yeni gelişmelerin lokomotifidir.

             Dahası, bugün dünyadaki bilgisayar iletişiminin kalbi olan World Wide Web (www), CERN’de bilgisayar programcılığı yapan Tim Berners-Lee’nin, “HTML” adlı bilgisayar dilini bulup geliştirmesiyle oluşmuştur.

             Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN),İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın fizik alanında ABD’ye yetişebilmesi için 12 Avrupa ülkesinin (Belçika, Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, Norveç, Yugoslavya ve Yunanistan) işbirliği ile 1954 yılında kuruldu. Üye sayısı sonradan 21’e çıktı.

             Kısacası CERN, dünyanın teknolojideki geleceğidir. Türkiye, 1961’den bu yana gözlemci statüsünde kapıda bekletildiği, işte bu dünyanın en büyük araştırma loboratuvarına, 06.05.2015 tarihinde resmen ortak üye oldu.

             Peki, 54 yıldır niye ortak üye olamadı?

             Parasızlıktan!

            Zira, ortak üyelik statüsü ile birlikte Türkiye yapacağı maddi katkı sayesinde CERN’in kurum ihalelerinden pay alabilecek ve Türk bilim insanları burada kadrolu olarak araştırmalara katılabilecek. Türkiye, CERN’e ortak üyelik için yıllık 3.5 milyon İsviçre Frangı ( 2.8 milyon Euro) ödeyecek.

            25 Temmuz 2000’de Başbakan Bülent Ecevit’in, “Yeterli kaynağımız yok” diyerek Akkuyu nükleer santral ihalesini Bakanlar Kurulu kararıyla iptal ettiğini hatırlarsanız, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

            Hakkını teslim etmeliyiz ki; AK Parti’den önce Türkiye’de parasızlıktan nükleer güç ihaleleri iptal ediliyordu, nerede kaldı ki yıllık 2.8 milyon Euro aidat ödeyerek,CERN’e girile!.

 

SEFA KOYUNCU I HABERREVİZYON DERGİSİ

 

 

 

 

Dosyalar