Yaşadıkça I TÜRK SAN'ATININ ALTIN YILI
Batı cephesinde yeni bir şey yok! Batı, san'atta kendini tekrar ediyor. Doğu ve özellikle Türk san'atı ise yeniden şahlanıyor. Türk ressamlar, 2012'de altın yılını yaşadı. Üstelik millî dinamiklerimizden ilham alan yepyeni (soyut) eserlerle müzayedelerde rekor kırdılar.
2 milyar 780 bin liraya satılan, Erol Akyavaş'ın "Enelhak" isimli (hat) eseri, "çağdaş Türk san'atı rekoru" kırdı. Nejad Melih Devrim'in "Soyut" çalışması ise Londra Sotheby's müzayedesinde 2 milyon 100 bin liraya satıldı. Söz konusu eser de, yurt dışında bugüne kadar satılan en değerli çağdaş Türk eseri rekoruna imza attı.
Şimdi soru şu:
Bu büyük başarılar aynı zamanda neyi gösteriyor?
El cevap:
"Çağdaş Türk resminde, yenilikçi muhâfazakâr san'at" kriterini!
TÜRK'ÜN SAN'AT DEHÂSI
Türklerin san'at dehâsı gerçekten de dünyayı ihya edecek güçtedir. Eski eserler uzmanı Nurettin Rüştü Büngül (1882-1951), bu konuda bakın, ne diyor: "Türkiye en güzel ve mükemmel bir san'at yeri, Türk, en kaabiliyetli san'at yeridir.
Dünyanın zevk-i selimine en uygun san'at eserleri Türkiye'de yapılmıştır. En iyi eserler Türk'ün fıtrî dehâsı ve mâhir elinden çıkmıştır. Meselâ bir kutunun, bir tesbihin ve sâir büyük ve küçük san'at eserlerinin mücevheratından, altınından tutunuz da ağaca, toprağa varana kadar her türlü maddeye hakim bir vaziyet almıştır. Bu maddelerden yüzlerce nevi eşya imal etmiştir ki bu çeşitlilik ve incelik, Türklere has marifetlerin mahsulüdür.
Oymacılık, çakmacılık, kakmacılık gibi şeylere esas teşkil eden san'atların çok sert maddelere tatbiki için ancak Türk'ün kaabiliyeti lâzımdır.
Türk, zümrüt ve yeşim gibi en sert maddeleri en iptidai aletlerle en uygun bir tarzda işlemiş ve ona istediği şekli verebilmiştir.
Türk'ün; tunç, bakır, pirinç gibi maddelerden yapılmış eserleri Avrupa'ya numune olacak mahiyettedir.
Çelikden, tabandan, ayna demirinden yaptığı bıçaklar, makaslar ve üzerine nakşettiği altın işlemeler insanı hayrette bırakır.
Türk, bir çelik parçasını döve döve incelterek bıçak veya kılıç hâline getirir; ona öyle bir zağ verir ki, asırlarca bilemek zahmeti çekilmez.
Bu nevi zağ ha'lâ Avrupa'ca meçhûldür. Halı, kilim, işleme gibi ince işlerde gösterdiği maharet akla durgunluk verir.
Çiniler, minyatürler, katı'lar ve hatlardaki teferruat pek ince tekniği aksettirir. Türk, daha nice san'at dallarında da bütün milletleri geçmiştir."
(Nurettin Rüştü Büngül, Eski Eserler Ansiklopedisi, 1. cilt, s. 12)
Bu, gerçekten de, "Geçmiş zaman olur ki hayâli cihân değer" dedirten muhteşem bir tablo.
- Peki, sonra ne oldu?
GÜZEL SAN'ATLAR ŞAHLANIYOR
Rüştü Büngül, anlatmaya devam ediyor: "Bıraktığı numûnelerin yüzlerce nevi göz önüne alınırsa Türklerin san'at sahasında hârikalar ortaya koymaktaki kudretleri anlaşılır. Memleketimize gelen seyyâhlar, Türk eserlerine hayret ve takdir ile bakmaktan kendilerini alamazlar. Fakat bunların eskilerini görüp, yenilerini arasalar da bulamazlar. Çünkü, senelerden beri himâye görmeyen san'atkâr zümresi eserleriyle beraber göçüp gitmiştir. Bunların köşede bucakta kalanlarını mümkün olduğu kadar toparlarlayıp, şu güzel san'atları canlandırmalı, yeni bilgilerle techiz ederek meydana çıkarmalıyız..."
- Ne dersiniz? Büngül'ün bu samimi temennisi galiba gerçek oluyor.
- Türk soyut resminin altın yılını yaşaması da, san'atta şahlanmanın ilk işâreti!..
http://tg.com.tr/makaledetay.aspx?ID=560602
Sefa KOYUNCU - Türkiye Gazetesi - 6 Ocak 2013