YAŞADIKÇA I Karakoç'un Üçgen Şiir Piramidi
Hayrullah Eraslan'ın, Abdurrahim Karakoç hakkında yazılanları topladığı, Nar Yayınları'ndan çıkan kitabın uzun bir ismi var:
"Hak Yol İslam Yazacağız-Mihriban-Hasana Mektuplar Üçgen Piramidinin Zirvesindeki Cihan Şairi Abdurrahim Karakoç"
Hayrullah Bey'e, "Zirveyi, Cihan Şairi'ni anladık da "Üçgen Piramidi" ne anlama geliyor?" diye sordum.
"Kitabın ismini, merhum şairin ağabeyi Bahaettin Karakoç koydu;
"Üçgen Piramidi"nin anlamıyla ilgili olarak da, 'Abdurrahim Karakoç; Hak Yol İslam Yazacağız (dava)- Mihriban (sevda) -Hasan'a Mektuplar (sosyal)' şiirlerinden oluşan Üçgen Piramidinin zirvesine çıkmış bir Cihan Şairi'dir' açıklamasını yaptı" cevabını verdi.
Bu noktada cevabı verilmesi gereken asıl soru ise şu:
- Abdurrahim Karakoç bir halk şairi mi, zirvede bir cihan şairi midir? Bu sualin cevabı Abdurrahim Karakoç'un yanı sıra, vezinli kafiyeli şiirin günümüz şiirindeki yerini belirleyecek olması bakımından da oldukça önemli.
Bu çerçevede, 654 sayfalık söz konusu kitabı baştan sona inceledim ve gördüm ki, kitapta değerlendirmeleri yer alan yaklaşık 150 imzanın kahir ekseriyeti, "Abdurrahim Karakoç bir halk şairidir" diyor.
- Ancak istisnalar da var.
ENTELEKTÜEL BİR ŞAİR
Halit Yıldırım'a göre, "Abdurrahim Karakoç'a halk şairi veya sazsız halk şairi demek yanlıştır." (a.g.e, s 172) Muhsin İlyas Subaşı'na göre Abdurrahim Karakoç, Neo-Klasik bir şairdir. (a.g.e, s 340)
Beşir Ayvazoğlu ise, "1932 yılında, Elbistan'ın Ekinözü köyünde şair bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen ve beş şair kardeşten biri olan Abdurrahim Karakoç, içinden çıktığı halkın ruhunu okuyup şiirin imbiğinden geçmiştir. Bu tespitler, Abdurrahim Karakoç'u bir halk şairi olarak gördüğüm anlamına gelmez; onun şiiri halk şiirinin bin yıllık ses tecrübesine bağlı ancak bu şiirin zaaflarından arındırılmış, teknik olarak son derece sağlam, ironi yüklü, yer yer hikmeti yakalayan etkili ve çok özel bir şiirdir. Ve arkasında aslında şairin entelektüel kişiliği yatar!" diyor.(a.g.e, s 101-102)
CİHAN ŞAİRİ KARAKOÇ
Beşir Ayvazoğlu'nun sözünü ettiği "halk şiirinin bin yıllık ses tecrübesi" vezin ve kafiyedir ki, Türk şiirinin bel kemiğidir.
Aynı tespit divan şiiri için de geçerlidir.
Çağdaş Türk şairi, bu bin yıllık halk ve divan şiirinin ses tecrübesinden faydalanarak, gelenekten kopmadan yepyeni ve etkili bir ifade tarzı geliştiren kişidir ki, Abdurrahim Karakoç, bunu başarmıştır.
Günümüzde, gelenek temeli üzerine bina edilen; gerek hece gerekse aruzla yazılmış başarılı şiirlerin, "Üçüncü Yeni" olarak nitelendirilmesi de Bir ve İkinci Yeni'ye, yerinde bir tepkidir. Üçüncü Yeni, Bir ve İkinci Yeni gibi yıkıcı değil, yapıcı anlamda bir yeniliktir.
1930'larda Nazım Hikmet, 1940'larda Orhan Veli ve arkadaşları (Birinci Yeni), 1950'lerde ise İkinci Yeni şairleri, vezin ve kafiyeyi atarak Türk şiirinin bel kemiğini kırmışlardır.
Abdurrahim Karakoç ise "serbest" modasına hiç kapılmadan, geleneğe bağlı kalarak yazdığı ses getiren şiirlerle, vezinli kafiyeli şiiri düştüğü yerden kaldıran, Türk şiirinin belini doğrultan büyük şairdir.
Sözün özü: Abdurrahim Karakoç, zannedildiği gibi bir halk şairi değil; ağabeyi Bahaettin Karakoç'un ifadesiyle, "Hak Yol İslam Yazacağız (dava)-Mihriban (sevda)-Hasana Mektuplar (sosyal) Üçgen Piramidinin Zirvesindeki Cihan Şairi"dir!..
SEFA KOYUNCU I TÜRKİYE GAZETESİ - 21.10.2012
552696 http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/sefa-koyuncu/552696.aspx