YAŞADIKÇA I Aydos’ta Bir Gönül Macerası
Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin'i tebrik ediyorum. Tarihî Aydos Kalesi'ni ortaya çıkarmak; "Aydos Kalesi ve Fetih Sempozyumu" düzenlemek ve bu sempozyumda sunulan tebliğleri derleyip, "Aydos Kalesi ve İstanbul'un Fethi" kitabını yayınlamak, birbirinden önemli üç büyük hizmet. Daha da önemlisi, Orhan Gazi ve yiğitlerinin hatırasına gösterilen vefa. O Aydos ki, Resûlullah Efendimiz'in, tekfur kızının rüyasına girdiği mekândır! O Aydos ki, mücâhidlere imdâd-ı ilâhinin beşerî aşkla tecelli ettiği beldedir! O Aydos ki, İstanbul'un fethine giden yolda dönüm noktası olan, kutlu bir gönül macerasına sahne olmuş diyârdır! Aetos (Aydos): Kartal! -Abdurrahman Gazi'nin fethettiği (1328) sarp Bizans kalesi. GAZİ'YE MEKTUP YAZDI -İmdi, bu girizgâhdan sonra söz, Âşık Paşazâde'nin: "Meğer Aydos Tekfuru'nun bir kızı var imiş. Hazreti Resûlullah "sallallahü aleyhi vesellem"i düşünde görürmüş. Bir gece rüyada bu kız kendini bir çukurda görür. Bir mahbûb suretli latif kişi gelir. Bunu çukurdan çıkarır. Giymesi için ipek elbise verir. Kız uyanır. Gördüğü kişinin hayali kızın aklını alır. Gece ve gündüz hayali gözünün önünden gitmez. Kız, bu düşü görünce kendi kendine söylenir: -Benim hâlim ne oldu ki beni bu çukurdan çıkardı? Başka kıyafet giydirdi. Durduğum yerden aldı. Malum oldu ki benim hâlim bir türlü daha dönse gerektir! Kız daim bu fikir hâli ile yürürken, ansızın, Türk gelip ceng ettiler. Hisardakiler dahi cenge başladılar. Kız: -Ben dahi varayım ceng edeyim, dedi. Geldi ve gördü ki kendisini çukurdan çıkaran kişi bu askerin başıdır. Kız: -Hay, bildim hâl ne imiş, dedi. Derhal evine vardı. Rumca, bir kâğıda yazdı. Düş macerasını bildirdi ve bir gece tayin edip Abdurrahman Gazi'ye yazdı ki: -Şimdi gidin! İtikad ettiğiniz askerlerden birkaçını gönderin, ben hisarı size vereyim. Bu kâğıdı bir taşa yapıştırdı. Ceng eder gibi yaparak taşı attı. Taş geldi. Gazi Rahman'ın önüne düştü. Gazi Rahman gördü ki, bir taş, üzerine mektup yapıştırılmış. Hemen taşı aldı. Akça Koca'ya iletti. Bir Rumca okur kişi buldular. Mektup içindeki haberi bildiler ve hem inandılar. KALEDEN İP SARKITTI Tekfur kızının vaat ettiği gece erişti. Hemen geceleyin, Gazi Rahman bir nice gazi ile kızın dediği yere geldi. Kız dahi hazırdı. Abdurrahman Gazi'yi gördü. Hisar bedenine bir ip bağladı. Aşağı sarkıttı. Gazi Rahman derhal ipe yapıştı. Örümcek gibi ipi devşirip hisara çıktı. Kız ile buluştu. Kapıyı açtılar. Hazır olan gaziler koyuldular. Tekfur sarhoş yatardı. Esir aldılar. Aydos Hisarı'nı zaptettiler... Gazi Rahman'ın, "Karaca Rahman" adında oğlu oldu. İstanbul önlerinde Bizans'a hayli işler etti. Onun zamanında Bizans'da çocuklar ağlasa: -Ağlama, Karaca Rahman geliverir diye korkuturlardı." Gelelim madalyonun öbür yüzüne: Bulgar Tarihçi Paul Wittek (ve bizdeki bâzı tarihçiler) bu hakîkate efsane diyor. -Umurumda mı? Paul Wittek ve diğer Batılı tarihçilerden; Resûlullah Efendimiz'in bir rüya müjdesiyle, İstanbul'un fethinde kilit konumundaki Aydos Kalesi'nin kapılarını Âl-i Osman'a açtığını idrâk ve tasdik edecek firâseti bekleyen kim? Ben, Âşık Paşazâde ve bu hadiseyi Tarih'inde aynen nakleden Yılmaz Öztuna'ya inanırım. - Wittek'e değil!..