'ÜÇÜNCÜ YENİ' POETİKASI: ŞAİR MİYİM, DEĞİL MİYİM?
Ünlü yazar Muammer Erkul: Şiir, şiire benzemezse nasıl şiir olur?..
Kafiyesi olmayan ve hecesi olmayan ve kendi iç dalgaları olmayan ve rüzgârı olmayan "şey"lere şiir demeye utanır insan...
Türkiye Gazetesi köşe yazarı Muammer Erkul, "Yeniden şiir" olarak nitelendirdiği Üçüncü Yeni akımına destek vererek, "Kafiyesi olmayan ve hecesi olmayan ve kendi iç dalgaları olmayan ve rüzgârı olmayan "şey"lere şiir demeye utanır insan..." dedi. Kendi yazılarını bazı internet sitelerinin şiir olarak takdim etmesinden şikâyetçi olan Erkul,
" Ben köşe yazarıyım. Çoğunda hece sayarım yazdıklarımın, kafiye ararım kelimeler arasında; bu ise gizli bir lezzet verir yazıya...
Nesir okur insan, ama damağında şiirin tadı kalır...
Peki bunlar şiir midir? Değil. Değil ama, birileri şiir sitelerine bizim köşe yazılarını doldurmuş...
Yüzlercesini hem de... Neden?.. Çünkü şiir yok etrafta! Doldurmuş da iyi mi olmuş, kötü mü?..
Öyle anlamsız kelimeler var ki şiir adına; iyi olmuş denebilir.
Ama benim şiir demediğim yazılarıma başkaları şiir derse, ve hele "Muammer Erkul işte böyle şiirler yazar",derse iyi olmamış!.."
değerlendirmesini yaptı. Erkul, Üçüncü Yeni başlıklı yazısında şu görüşlere yer verdi:
Üçüncü Yeni / Muammer Erkul
Tarihî bir yazı yazacağım, iyi dinleyin! Hatice, benim "adamım"dır, gece aradı. "Biliyorsun, Sefa Beyle kafalarımız uydu, sitede yazıp duruyoruz" dedi.
Biliyordum haliyle. "Yeni bir fikrimiz var, dedi. Üçüncü Yeni şiir akımı..." Şiir'in "şiyir" olmadığını dahi bilmeyen bazı mahlûkatın, şiir konusunda "özellikle" söz sahibi sayılmaları, sanatın bileğine atılmış jiletlerden biri! Hiçbir iş yapamayan adamların, kendilerini ve biri birlerini tatmin için; alt alta dizdikleri yazılara şiir demeleri hangi vicdana sığar?..
Kızınca sırtım terler benim... Ve ben heyecanla konuşurken Hatice hiç sesini çıkarmaz, inceliğinden. Sadece dinler...
.....
Sizin ne düşündüğünüzü bilmiyorum şiir hakkında. Fakat şiir o hale geldi ki; siteler dolusu laf!..
Ben köşe yazarıyım. Çoğunda hece sayarım yazdıklarımın, kafiye ararım kelimeler arasında; bu ise gizli bir lezzet verir yazıya...
Nesir okur insan, ama damağında şiirin tadı kalır...
Peki bunlar şiir midir? Değil. Değil ama, birileri şiir sitelerine bizim köşe yazılarını doldurmuş...
Yüzlercesini hem de... Neden?.. Çünkü şiir yok etrafta! Doldurmuş da iyi mi olmuş, kötü mü?..
Öyle anlamsız kelimeler var ki şiir adına; iyi olmuş denebilir. Ama benim şiir demediğim yazılarıma başkaları şiir derse, ve hele
"Muammer Erkul işte böyle şiirler yazar", derse iyi olmamış!.. Ben şair miyim, değil miyim?
Ben şair değilsem; neden yazdıklarımda hece var, kafiye var? Yok, eğer şair değilsem; neden nesirlerim bile kondukları şiir sitelerindeki binlerce
"şiir"den daha güzel, anlamlı?.. Şiir, şiire benzemezse nasıl şiir olur?.. Kafiyesi olmayan ve hecesi olmayan ve kendi iç dalgaları olmayan ve
rüzgârı olmayan "şey"lere şiir demeye utanır insan... Yazacaksan şiir yaz birader. Yazamıyorsan, zırvalarına "şiir" demekten utan!
.....
Sustum.
Hatice konuştu sonra. Dedi ki: "İşte biz de aynen böyle diyoruz!"
Yani 'Üçüncü Yeni'nin üçüncü adamı ben mi oldum şimdi?..
Üçüncü Yeni şiir akımı çok karşınıza çıkacak. Çünkü şiir nedir bilenlerin her biri; ardında geçici parlaklık bırakan salyangoz izlerinden muztarib...
Bundan, şiirin kendisi de ıstırâb çekiyor!.. Herkes yazsın, elbette. Ama şiir yazamayanlar, her yazdıklarını; yeni isimler uydurup şiir gemisine
yüklemeye kalkarsa, odun gemileri boş kalır! "Üçüncü Yeni" demek, aslında "Yeniden Şiir" demek...
Akımların sahibi olmaz! Yeniden şiir, diyen herkes; şiir gibi yazmaya karar verirse, belki bizi de saygı ile anarlar gelecek zamanlarda...
NOT: Sefa Koyuncu ve Hatice Bayramoğlu'nun konu ile ilgili yazdıklarını http://www.mavizaman.com ile http://www.habernews.comadreslerinden izleyebilirsiniz. (18 Şubat 2007 Türkiye)
Erkul, şeref üyemiz!
Yılların usta yazarı Muammer Erkul'un, bir solukta okuduğunuz "Üçüncü Yeni" başlıklı yazısı dil, kültür ve edebiyat tarihimiz açısından son derece önemlidir. Öyle inanıyorum ki, Erkul'un, "Ben şair miyim, değil miyim? Ben şair değilsem; neden yazdıklarımda hece var, kafiye var?
Yok, eğer şair değilsem; neden nesirlerim bile kondukları şiir sitelerindeki binlerce "şiir"den daha güzel, anlamlı?..
Şiir, şiire benzemezse nasıl şiir olur?.. Kafiyesi olmayan ve hecesi olmayan ve kendi iç dalgaları olmayan ve rüzgârı olmayan
"şey"lere şiir demeye utanır insan... Yazacaksan şiir yaz birader. Yazamıyorsan, zırvalarına "şiir" demekten utan!" sözleri, çok konuşulup tartışılacak.
Zira, çağdaş Türk dili ve edebiyatının böylesine çarpıcı ve ürpertici bir fotoğrafı, ancak usta bir elin deklanşöre basmasıyla bu kadar net çekilebilir! Türk şiiri ve nesrinde bir dönüm noktası olma iddiasındaki 'Üçüncü Yeni'nin ilk zafer tâkı niteliğindeki bu metin
üzerindeki tartışmalar günü geldiğinde, edebiyat çevrelerini de aşıp üniversite koridorlarına ve oradan fakülte kürsülerine kadar
uzanacak hatta tez konusu yapılacak kadar tarihî önemi haizdir. Tevazu göstererek, "Yani 'Üçüncü Yeni'nin üçüncü adamı ben mi oldum şimdi?.." diye sormaktan kendini alamayan Muammer Erkul, bu yazısında gösterdiği öz eleştiri, cesaret ve serdettiği şuurla Üçüncü Yeni'nin
bir numarasının da üstünde, baş tacımız ve şeref üyemizdir!
Muammer Erkul, Birinci, ikinci ve Üçüncü Yeni'nin ötesinde kendi üslubunu ve kendi kamuoyunu oluşturmuş, 'nev-i şahsına münhasır' bir yazar, bir markadır! Tam da Üçüncü Yeni'nin çıkış noktasını işaret eden son derece patetik, "Ben şair miyim, değil miyim?" suali de,
kendisinin herhangi bir kategorinin sınırlı çerçevesine sıkıştırılmaya imkân olmadığının göstergesi.
Erkul'un, "şiir tadındaki" yazılarını bazı siteler okuyucusuna "şiir" diye takdim ederken, bazıları da "yorum yazıları" üst başlığıyla sunmaktadır.
Okuyucu ise genel olarak, Erkul'un yazılarını şiir olarak kabullenmiş görünüyor.
İşte o yazılardan biri:
Akla ziyan
(On saat var yüreğini duymadım...)
en, bir acı olurum; Gönlüne kiracı olsam...
Düşsem içine;
Sancı olurum!
Düşsem, hayalsem, hatta vehimsem gecelerine, inan;
Sükûnetine talancı olurum!
*
Jilet yuttuğum, zıpkın yediğim gün siyanürlü tabağından;
Kendi avıma av olmak...
Râmına tav olmak...
Ve çılgın rüzgârına kapılmak delibaş bir çıtalı uçurtma gibi...
Ve koptu-kopacak iplerle yüreğimden asılmak, yüreğindeki göklere...
Akla ziyan!
*
Bak; gene yoksun...
Yıl vuruyor saatin sarkacı!
Ve zaten yoktun ki...
Kimsin sen,
Bir ses?.. Bir nefes?..
Bir resim?.. Bir mektup?..
Nesin sen;
Bir kalemin bir kağıda çizdiği şekil mi?
Nesin sen;
Bir mermer blokundan, aklımdaki çekicin çıkardığı heykel mi?..
Ve o kadar güzel,
Ve o kadar soğuk!..
Ve o kadar gerçekten uzak.
*
Söylemiştim, değil mi;
Ben bir acı olurum, gönlüne kiracı olsam...
Düşsem içine; sancı olurum!
Düşsem, hayalsem, hatta vehimsem gecelerine, inan;
Sükûnetine talancı olurum!
*
Üstelik biliyorken;
Çılgın rüzgârına kapılmanın, delibaş bir uçurtma gibi...
Ve koptu-kopacak iplerle yüreğimden asılmanın, yüreğindeki göklere...
...Akla ziyan, olduğunu.
*
Mantığımı düşürmüşken gözlerinin içine!..
Ve ararken, söyleniyorsam:
"Akla ziyan!.. Akla ziyan!.."
Akla ziyan!
Muammer Erkul'un, 22 Eylül 2006 tarihli Türkiye Gazetesindeki "Stop" köşesinde yayınlanan bu yazı, http://aakif.blogcu.com/1088763/' da
"Yorumyazılar" olarak takdim edilirken, "Yarama Şiir Bastım" başlıklı yazısını ise çok sayıda okuyucu, "En güzel şiir" olarak nitelendirmektedir.
İşe size, internet sitelerindeki Muammer Erkul yazılarına yapılan yüzlerce okuyucu yorumundan birkaçı: Aralık 16, 2006 - ...
Yorum yazarı: sevtap85. sen vardın her satırda her mısrada anlatırdım seni imkansızlıklarda /yaralarım azmış ben yapayalnız / şiirlerimi bastım yaralarıma... inanılmaz güzel bir şiir... kalın sağlıcakla sevgilerimle. Aralık 16, 2006 - .. Yorum yazarı: uzlet
Çok severim muammer erkul şiirlerini. en çok ta (...Sevdim işte!) şiirini...blog sayfalarına ilk geldiğimde bu şiirle yapmıştım açılışı:))) ustanın şiiri ile karşılaşınca burada aklıma geldi... eline sağlık arkadaşım bazı şiirler vardır defalarca okunur bu sayfadaki şiir öyle bir şiir...
Perşembe, Aralık 21, 2006 - merhaba hemşehrim. Yorum yazarı: bethesna62
Şiir bastım,dostluğa,sevgiye. Şiir bastım kanayan yaralara dursun diye....
Duyguların anlatımında en güzel mısralardır şiirler....Sevgiyle kal...Dost insan....
Perşembe, Aralık 21, 2006 – Selam. Yorum yazarı: nekin "yaraya şiir basmak" ne güzel bir ifade..
güzel bir şiir, hoş bir anlatım... paylaşımın için teşekkürler... http://unutulan.blogcu.com/1523076/
Muammer Erkul, tarihî yazısının sonunda, "NOT: Sefa Koyuncu ve Hatice Bayramoğlu'nun konu (Üçüncü Yeni) ile ilgili yazdıklarını http://www.mavizaman.comile http://www.habernews.com adreslerinden izleyebilirsiniz" diyor.
Yazımızı bitirirken biz de, Erkul'un sözünü ettiği Üçüncü Yeni'nin ölçülü kafiyeli şiirlerinden bir örnek takdim edelim.
Bakalım, "iç dalgalarını ve rüzgârı" yakalayabilmiş mi?
Akla ziyan
Mehtabına sığınan ışığı ona anlat;
Menevişine dolan gizemi kanat kanat…
Çatılarda gezinen masal rüzgârlarını,
Kâkülüne dizilen sedir yumrularını,
İstanbul, anlat ona geceni… sabahını…
Saklasın bulutuna hüzün saçan âh'ını.
Bizim sarayımızdan, bahçemizden ona ne?
Bendeliği de yalan… Sultanlığı bahane.
Şaşmalı bir çift gözün göze değdiği ân'a;
Kabuktan çıkan özün, kök salması cânâna.
Tırtıllar kanat takıp şevke geldiği zaman,
Yaprak dikeni delip kanadıkça an be an...
Billur sesi titreyen dilde aynı hezeyan.
Sen varken beni seven yârin aklına ziyan.
Gölgeden daha iyi kim anlatır güneşi;
Elbette sayendedir yârin bu özenişi.
Hatice Bayramoğlu-16 Şubat 2007
Sefa KOYUNCU - BHD Haber - 20.02.2007