Değişen Komşumuz Suriye

ÜÇÜNCÜ YENİ I Değişen Komşumuz Suriye

 

          Ramazan-ı şerifin sondan bir önceki iftarını değerli dostum, kültür tarihçisi Erdoğan Aslıyüce ile Küçük Ayasofya Camii külliyesindeki Hoca Ahmed Yesevi Vakfının yemyeşil bahçesinde yaptım. Dostlar arasında keyifli bir iftar oldu.          

         Akşam namazını da Küçük Ayasofya Camii'nde eda ettim.

         Caminin kapısından girdiğimde ihtişamına bir kere daha hayran kaldım.     Ecdadımız, kiliseden camiye çevirdiği bu mekânda ince estetiği güçlü bir yapıyla bütünleştirmiş. Zarif bir tezyinat, muazzam bir kubbe; İstanbul'un tapu senedi gibi muhkem fil ayaklı sütunlarıyla yere çok sağlam basıyor...

         Aslıyüce ile 70'li yıllara uzanan bir dostluğumuz var. Gazetemiz Türkiye'nin posta ile elime ulaştığı yallarda yaşadığım Seydişehir'e; DİSK'e karşı, Türk Metal Sendikası'nı teşkilatlandırmak için gelmişti.

         Millet gazetesinde haber ve röportajları yayınlanıyordu. 80'li yıllara doğru da Konya Karatay Lisesinde yollarımız kesişti. Ve İstanbul...

 

         VAHDEDDİN HAN

         Aslıyüce, iftardan sonraki sohbetimizde bana, "Değişen Komşumuz Suriye" kitabını uzatınca, hatırladım...

         2001'de; yine aynı mekânda bir ziyaretimde, bu kitabın hazırlığı için ofisinin bahçesindeki masada çalışıyordu.

         Selam verdim.

         Daha selamımı almadan başını kaldırıp dedi ki:

         - Vahdeddin Han, vatan ha...

         Anladım ki konu üzerinde çalışıyor; mezarı Suriye'de bulunması hasebiyle kitabına aldığı Vahdeddin Han'la ilgili kanaatimi öğrenmek istiyordu. Sözünü tamamlamadan, ayakta ve aceleyle cevap verdim:

         - Vatan haini değil, vatan kahramanı; üzerinde yaşadığımız coğrafyayı Vahdeddin Han'a borçluyuz!..

         Güldü.

         Ve aleyküm selam; hoş geldin buyur otur, dedi ve devam etti:

         - Atsız da öyle diyor.

         Vahdeddin Han, ileri sürüldüğü gibi vatan haini değil. Kitabıma, Atsız'ın yazısını kaynak alacağım. Dile kolay! Bu mükâlemenin ardından da tamı tamına on yıl geçmiş...

                                                      ***

         31 nolu Yenikapı-Kuyumcukent otobüsüyle eve dönerken kitabı gözden geçirdim. İlgili bölümde Hüseyin Nihal Atsız, şöyle diyor:

 

         40 BİN ALTIN VERDİ

         "Vahdeddin Han, Osmanlı padişahlarının en talihsizidir. Bu yüzden kendisine hain damgası vurulmuştur. Fakat hain değil, bütün Osmanlı padişahları gibi vatanseverdir.

         Veliahd iken Almanya'ya gittiğinde ateş hattı siperlerini gezerken, âni bir tehlikeye karşı başını eğmesi istendiğinde;

         'Türk başı, düşman karşısında eğilmez' cevabını vermiştir.

         Huzûruna çağırdığı Mustafa Kemal Paşa'ya, Anadolu'ya gidip teşkilat kurması (ve Kurtuluş Savaşı'nı başlatması) için, 40 bin altın vermiştir...          Sultan Vahdeddin, bir vatan haini değildir ve olamaz da... Çünkü o bir Osmanoğludur."

(Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, Baysan A.Ş., 1992, İst., s. 105 vd.)

         Aslıyüce; çağdaş bir seyyah, velud bir kalem... Yesevi Yayıncılık'tan çıkan, "Değişen Komşumuz Suriye" kitabıyla, bugünün gündemi, 'Arap Baharı'nı bundan tam 10 yıl önce görmüş...

         Ne diyelim?

         - Tebrikler dostum...

         Hepsi bu değil tabiî...

         - Küçük Ayasofya'nın iliklerime kadar hissettiğim, Osmanlı kokan manevi atmosferi muhteşemdi.

         - Bir de, bahçedeki iftarın tadı damağımda kaldı. Allah tekrarını nasip etsin!..

SEFA KOYUNCU I TÜRKİYE GAZETESİ - 04.09.2011

 

 

Dosyalar