SİN-İ CEFA

SİN-İ CEFÂ
 
Bahçıvan olacaktın bu bağbanda guya,
Pervasızca yattın sen, sındı ile pusuya!
 
Gördün kesemez kara sevdâyı yalın pala,
Gönül küsemez yâra, küstüm sanır budala!
 
Yol çetindir elbette lâkin bir sözümüz var!
Katlanırız mihnete, sabrımız özümüz var!
 
Sendeletti kalbimi âniden sıyrılışın,
Zayıflattı elimi, sebepsiz ayrılışın!
 
Gönül bahçemiz artık dikenlerle sarılı,
Gül yaprakları yırtık, ayrıklarla karılı! 
 
Ne gam sensiz olsam da güneşi görüyorum, 
Tek başıma kalsam da, hedefe yürüyorum…
 
Lâkin senin adına alev alır yanarım,
Bilirim inadına faydasızdır ısrârım.
 
Her işin bedeli var, er geç derleyeceksin!
Ve iliklerine kadar donup, terleyeceksin!
 
Alı al, moru morla donuklaşacak yüzün,
Buz kesilip sonra da yumuklaşacak gözün.
 
Süzülecek gözyaşın ince bir sicim gibi,
Ağırlaşacak başın, mekânın kuyu dibi!
 
Arayacaksın dünü, ovuşturup gözünü,
Yokladıkça gönlünü, bulacaksın özünü.
 
Mâziye uzanıp med-cezîre dalacaksın,
Senmişsin deyip meded, gönlümü alacaksın! 
 
Sitemkârlık dilimde gel ince gönül tülüm,
Vefâlıysan elimde, al işte gonca gülüm!
 
Vefasızsan bekleme Sefa'dan sen de vefâ!
Senden gayrı belleme sinene, sin-i cefâ!
 
Sefa Koyuncu I MAVİ ZAMAN I 22.02.2008