Horasan’dan Anadolu’ya I SEYYİD HARUN VELÎ
ŞEHRİN İMÂR VE İNŞÂSI (11) REHBERİMİZ OL
Vezir, Eşrefoğlu’na anlatıyor Hârûn’u,
Ehl-i beyt-i Resûlden bir velî olduğunu.
Diyor ki: “Ey padişah! Dikkat et adımına,
Hürmette kusur etme bu Allah adamına.
Seyyid Hârûn Horasan ilinin emiriydi,
İlâhi bir sebeple Anadolu’ya geldi.
Emir iken ilâhî kudretten bir ses duydu,
O ses (Anadolu’ya geç ya Hârûn!) diyordu.
Mübarek ecdadının kabrine sık giderdi,
Kabir ziyaretinde iken bir nida geldi.
(Anadolu’da Küpe adında bir dağ vardır,
Şehir kur eteğine, o bölgeyi canlandır!)
Defalarca işitti Hârûn Velî bu sesi,
Düşündü ki acaba Küpe Dağı neresi?
Hangi yoldan gitmeli, nerede durmalıydı,
Küpe Dağı yolunu kimlerden sormalıydı.
Bunları düşünürken Hakk’dan bir nida geldi,
Yüce Allah, Hârûn’a güzel bir mücde verdi.
(Gökte bir bulut sana kılavuzluk edecek,
Kafileni doğruca Küye’ye götürecek.
Küpe’nin doğusunda bir şehir kuracaksın,
Ehl-i sünneti yayan bir güneş olacaksın.
O şehrin ahalisi ihlâstan ayrılmaya,
Şakî olan kulların sonu hayır olmaya.)
Söyledi hep bunları Vezir, Eşrefoğlu’na,
Niyetin kötü ise “var git!” dedi yoluna.
Eşrefoğlu kar gibi eriyip tükenmişti,
Seyyid Hârûn Velî’yi nihayet öğrenmişti.
Dedi ki “Ey vezirim! Niyetim ziyarettir,
Seyyid Hârûn Velî’nin cemâlini görmektir.
Rehberimiz ol bizim, götür Seyyid Hârûn’a,
Bu mübarek veli’nin toz olalım yoluna.
Allah dostlarına karşı kıldan ince boynumuz,
Rabbimizin rızâsı dünyada son arzumuz.
Yeter ki biz Hârûn’un huzuruna varalım,
Yüce Allah dostunun duasını alalım.
Her ne yapmam gerekse şuracıkta hazırım,
Askerimin atını da vermeye de razıyım.”
DEVAM EDECEK. /…………
18.01.1994