1998 yılının “Dede Korkut Yılı” olarak ilan edilmesi üzerine birçok etkinlik düzenleniyor. Dede Korkut’la ilgili yeni bir kitap hazırlığı içinde olan Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Dede Korkut’un ulu bilge kişi olduğunu belirterek, “O, bizi dar günümüzde, şen günümüzde aramızda olan bir alperendir, bir velidir, bir bilgindir; kısacası Türk toplumumum her şeyidir” dedi. 1998 yılının “Dede Korkut Yılı” olarak kabul edilmesi üzerine Türk dünyasında Dede Korkut’la ilgili çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Türk Dil Kurumu ile Selçuk Üniversitesi 6-10 Ekim tarihlerinde “Uluslararası Dede Korkut Sempozyumu” düzenlemeye hazırlanıyor. Dede Korkut’la ilgili yeni bir kitap hazırlığı içinde olan Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı, Türk Halk Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Saim Sakaoğlu ile Dede Korkut üzerine konuştuk. Konya ve çevresi ağırlıklı olmak üzere, son bir yıl içinde Dede Korkut konulu pek çok konferans verdiğinizi biliyoruz. Kimdir acaba bu Dede Korkut? SAKAOĞLU: Dede Korkut; Türk’ün ulu bilge ve kişisidir. Ona tarihin şu veya bu döneminde yaşamıştır diye bir dönem ayırmak doğru değildir. O, bizim dar günümüzde, şen günümüzde, aramızda olan bir alperendir, bir velidir, bir bilgindir; kısacası Türk toplumunun herşeyidir. Türk dünyasının değişik yörelerinde mezarının (makamının) olması da, onun bu özelliğinin bir sonucudur. Tarih araştırmacıları ona bir dönem ararlarsa da onun yeri Türk’ün bulunduğu her yer ve onların gönülleridir. Onun adına bağlı olarak anlatılan hikâyelerin ortaya çıkışı ve yazıya geçirilişi nasıl olmuştur? SAKAOĞLU: Dede Korkut hikayeleri (ki Dresden nüshasında ‘Boy’ olarak geçer) yüzyıllarca önce, kim olduklarını bilmediğimiz, ancak Türk toplumunun sözü dinlenir kişiler tarafından anlatılmaya başlanılmış, zamanla gelişerek yazıya aktarıldığı günkü şekillerine ulaşmıştır. Hikâyelerin her birinde anlatılan olayın Türk tarihinde izlerini bulmamız mümkündür. Onun için her hikâyenin ortaya konuluş tarihi farklı olacaktır. Dede Korkut ve hikâyeleri üzerinde kimler çalışmıştır? SAKAOĞLU: Bu konuda sadece birkaç adı vermek yeterlidir görüşündeyim. Çünkü bu konuda pek çok kimse çalışmıştır. Ancak 1939’da ilk yayımından itibaren Dr. Orhan Şaik Gökyay, 1958’deki ilk yayını ile Prof. Dr. Muharrem Ergin akla ilk gelen isimlerdir. Azerbaycan Türkleri arasında da Hamit Araslı mutlaka anılması gereken ilk addır. Bunların dışında da eserimize değişik açılardan yaklaşan bilim adamlarımız vardır; Prof. Dr. Fuad Köprülü, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Prof. Dr. Faruk Sümer vb… Dede Korkut Kitabı Türkler için neler ifade etmektedir? SAKAOĞLU: Önce, böyle bir esere sahip olduğumuz için ne kadar övünsek azdır. Benzeri bir esere sahip olan ülke sayısı pek azdır. Ayrıca, Türk tarihi, dili, edebiyatı, halk bilimi, kısacası sosyal bilimler alanının pek çok dalında bizim için bulunmaz bir kaynaktır. Bu sebeple biz onu çok yönlü olarak ele alıyor ve değerlendiriyoruz. Dünyadaki benzerleri arasında Dede Korkut Kitabı’nın yeri nedir? SAKAOĞLU: Dünyada bu esirimizin bütün özelliklerini taşıyan eser yoktur. Çünkü bizi eserimiz anonim olma özelliğini taşımaktadır. Yani kimin kaleminden çıktığı kesin değildir. Yabancı eserlerde ise genellikle yazar bellidir. Her hikâyeyi ayrı ayrı ele almak gerekirken biz sadece bir hikâye ile görüşlerimizi ortaya koymak istiyoruz. Bizim Tepegözümüz ile Yunan mitolojisinde yer alıp daha sonra yazıya geçirilen ünlü Kiklop Palyhemus karşılaştırılır. Genel grüş şöyledir: “Tepegöz’deki motifler daha zengin ve eskidir. Kabul edilir görüşe göre, Yunan mitolojisindeki benzer kahraman Anadolu’dan Yunanistan’a taşınmıştır.” Bu konudaki görüş sahipleri arasında bayancı araştırmacılar ön plânda yer almaktadırlar. Dede Korkut Kitabı sanata yansımış mıdır? SAKAOĞLU: Yansımıştır. Özellikle şiir ve tiyatro sanatına yansımıştır. Suat Taşer, Rahmi Özer, Ozan Oflazoğlu, Firuzan Toprak gibi yazarlarımız tarafından tiyatro oyunu haline getirilmiştir. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ile Basri Gocul bazı boyları yeniden nazmen yazmışlardır; destanî bir hava kazandırmışlardır. Ziya Gökalp, Bahçet Kemal Çağlar, Bahattin Karakoç, Yusuf Akgül tarafından şiir diliyle ifade edilmiş olan boylar vardır. Kısacası yeterli olmasa bile Dede Korkut kitabımız sanata yansımıştır. Sizin bu konuda çalışmalarınız var mıdır? SAKAOĞLU: 1970 yılından beri, aralıkla da olsa Dede Korkut Kitabı ile ilgili çalışma ve derlemeler yapmaktayım. Zaten derslerimizin konularından biri olduğu için de yıllardan beri konuyu ele almaktayı. Ancak 1998 yılının Türk dünyasında Dede Korkut Yılı olarak kabul edilmesi üzerine eski çalışmalarımla yenilerini bir araya getirmek istedim. Ayrıca bilime yardımcı olmak amacıyla bazıları hiç bilinmeyen metinleri de içine alan bir kitap hazırladım. Dede Korkut Kitabı/Araştırmalar, Derlemeler, Aktarmalar. Bu çalışmam bin sayfadan fazla olup sonbaharda satışa sunulacaktır. Konya’da bu konuda ne gibi bir çalışmanın içindesiniz? SAKAOĞLU: Dede Korkut yılı ile ilgili gelişmeleri bildiğim için 10 ay kadar önce Fakültemizin dekanına bir toplantı yapmamızı arz ettim. Uygun karşılandı. Türk Dil Kurumu Yürütme Kurulu Üyesi olduğum için orada da böyle bir toplantı kararı alınca, üyesi bulunduğum iki kurulun bir toplantı yapmasını teklif ettim ve bu yıl 6-10 Ekim tarihleri arasında Konyamızda, Türk Dil Kurumu ile Selçuk Üniversitesi’nin işbirliği ile uluslararası bir kurultay düzenleyeceğiz. TÜRKİYE GAZETESİ / 11 AĞUSTOS 1998 SALI |