PAZAR MUHABBETİ I MARGARET’İN HAZİN SONU
Küçük Ali’yi sokakta bir köpek yavrusu ile oynarken gören annesi Necla Hanım, çağırdı:
- Ali, yavrum bırak o köpeği, hastalık geçer!
Annesini duyan Ali, köpeği bırakacağı yerde tutup havaya kaldırarak seslendi:
- Cici bir köpek için kızılır mı hiç?
- Elbette kızılır! Hastalık geçer diyorum. Dinleiyorsun bile!
- Hastalık mı, ne hastalığı?
- Kuduz bulaşabilir, Allah korusun. Sonra köpek tenyası denen bir parazit de çok tehlikelidir. Daha başka tehlikeler de var.
Necla Hanım, bunları söyledikten sonra Küçük Ali’nin yanaklarından öperek gönlünü almaya çalıştı.
- İster misin sana bu konu ile ilgili bir hikâye anlatayım. Hem de gerçek hayattan:
“Bayan Margaret, hayatını köpeğine adamış zengin bir duldu. Cins köpeği bu yaşlı kadının herşeyiydi. Kocası Peter’in bıraktığı serveti köpeği ile birlikte yiyerek yaşayıp gidiyordu. Sevgili kocasının adını verdiği köpeğini “Peter” diye çağırmaktan büyük bir haz duyuyor, bu hayvancağıza yaşadığı New York şehrinden, hatta bütün dünyadan daha fazla değer veriyordu.
Sık sık doktoruna götürüp, “Chekup” yaptırıyor, doktorunun tavsiyesine göre yiyecekler, köpek mamaları alıyor, hasılı köpeğinin mutluluğu için varını yoğunu harcamaktan çekinmiyordu. Köpeği onun yegane hayat arkadaşıydı.
Hayatta olup bitenlerle hemen hiç ilgilenmeyen Margaret’in dünyası kendisi ve köpeğinden ibaretti. Televizyonda en sevmediği şey haberlerdi. Spikerler felaket tellalıydı sanki. Daha kısa bir süre önce Körfez Savaşı diye bir şey tutturmuşlar, anlata anlata bitiremiyorlardı. İki Müslüman ülke imiş savaşan. Bizim Amerikan ordusu da katılmış savaşa, ordunun komutanına da “Çöl Ayısı” diyorlarmış. Basmış tepelerinden füzeyi! “Bana ne canım!” diye düşünüyor, kiliseden aldığı kültürün etkisiyle Müslümanlara karşı kin besliyordu.
- Ne diye getirirler bilmem ki bu tüyler ürpertici manzaraları ekranlara? Bosna-Hersek gibi bir Avrupa toprağında üslüman-türk’ün ne işi var? Televizyoncular, gazeteciler olmasa Haçlı-Sırp güçler sessizce Müslümanları yok edecek! Haçlı-ermeniler Karabağ’da, Haçlı-Rumlar Kıbrıs’ta gazeteciler, spikerler, kameramanlar yüzünden zafere ulaşamıyor!
Margaret, her akşam olduğu gibi, köpeği Peter’le birlikte evine çekildi. Perdeleri kapattı. Bugün Peter’in banyo günüydü.
Bol köpüklü ılık su ile küvette banyo yaptırdığı Peter’in kilo aldığını farketti:
- Aaa! Peter sen şişmanlamışsın. Yarından tezi yok seni doktora götürüp diyet reçetesi alacağım.
Banyodan çıkan köpek tüylerini silkeleyerek kurulanmaya çalışıyordu. Havlusuna sararak kucağına aldı. Bütün tüylerini ince ince taradı. Yıkarken kullandığı şampuanın kokusunu beğenmemişti. Dolaptan sprey çıkarıp Peter’in üzerine püskürttü.
Margaret mutfağa geçerek köpeği ve kendisi için yiyecek hazırladı. Birlikte yiyebildikleri kısacık ayaklı masaya geçtiler. Birlikte yediler. Yemekten sonra kendisi ve köpeği için hazırladığı aperatifi de alarak televizyonun karşısına oturdular.
UYKU SAATİ
Geç vakte kadar televizyon seyreden Margaret’le Peter’in uykusu gelmişti.
Margaret, “İyi geceler Peter” diyerek, köpeğini hususi karyolasına yatırdı. Kendisi de yatağına uzanıp derin bir uykuya daldı.
Gecenin sessizliğine çekilmeyi çoktan unutan New York şehri, kumarbazların, katillerin ve uyuşturucu çetelerinin polisle kovalaaca oynadığı bir arenaya dönüşürken dünyanın diğer yerlerinde kimbilir neler oluyordu. Bosna Hersek’te yaralanan Müslümanlar Türkiye’deki hastanelere taşınıyor. Öksüz kalan, yurdundan sürgün edilen Bosnalı çocukların feryadı göklere yükseliyor, Kıpti Butros Gali, Kıbrıs’ı Rumlar’a peşkeş çekmenin plânlarını yapıyordu…
Güneşin ilk ışıkları ile uyanan Peter, her sabah yaptığı gibi yerinden sıçrayarak Margaret’in yatağına geldi. Acıkmıştı. Yaltaklanma sesleri çıkararak sahibesini uyandırmaya çalıştı.
Margaret’ten ses seda çıkmıyordu.
Tekrar denedi.
Sesini yükselterek havladı, uludu.
Margaret kıpırdamıyordu.
Peter saatlerce uğraştığı halde Margaret’i uyandıramamıştı.
Sadık hayvancağız birilerine haber vermek istercesine kapıyı tırmaladı. Pencereye koştu. Olmuyordu. Televizyona, telefona, kitaplığa, duvarlara tırmandı. Her tırmandığı yerden de birşeyleri yere düşürüyor evi darmadağın ediyor, durmadan havlıyordu. İyice de acıkmıştı…
Birkaç gün sonra kapıya gelen sütçü de birkaç defa zile basmasına, kapıya vurmasına rağmen Margaret’i uyandırmayı başaramamıştı. Fakat içeriden gelen havlama sesini ve Peter’in homurtusunu işitti. Evde garip birşeyler olduğunu düşünerek doğruca polise gitti.
Polisler Margaret’in kapısını kırarak içeriye girdikleri zaman dehşet verici bir manzara ile karşılaştılar.
Mutfakta hazır yiyecek bulamayan Peter, ölen sahibesinin etini yiyerek sadece kemiklerini bırakmıştı.
TÜRKiYE GAZETESİ I 6 ARALIK 1992
|